Veli ayaz abimizin agzindan basagac koyumuzun gecmisi

Veli ayaz abimizin agzindan basagac koyumuzun gecmisi

Başağaçca
Hani şimdi yeni yetmeler Afyon deyolar ya, Garahisar dermiş eskiler. Bu bizim köy Başağaç, Garahisar ili, Sandıklı ilçesine bağlıdır. Ben bizim köyü anlatcan size…
Bizim köyde üçyüz kişi filan yaşar bu sıra. Ta yetmişli senelerde bizim öretmenlerden biri bize ders verdi, gidin muhtara sorun köy kaç kişi, kaç hane deye. Muhtara o zamanlar ‘Ayan’ derlerdı bizim orda. Topal Amadın Mısdıva ayanıdın.  Yannış galmadıysa aklımda, dörtbin küsür kişi, dörtyüz küsür de hane varıdı.
Bizim köyde o zumannar ikide bir gavga olur, iti köpeği bahne edıp, biribirlerini fururlardı. Ha siz sanmayın halk biribirini gırdı da nüfus ondan azaldı. Ondan değil, fakirlikten dağıldı.
Bizim köyü anlatcan da, nerden başlayan deye düşünüyon. Bundan ötüre accık ön bilgi veren. Bizim köyün delisi bek boldur. Bide bizim köyde herkezin bi lakabı vardır. Ben okuyucuların affına sığınıp, lakaplarını da yazacam. Bizim köyde babaya buva derler, benim buvam da namı dığer sağır Mısdıva. Bizim köyde derler ‘bağa gabuğundan çıkmışda tükürmüş’ ondan dolayı ben Sağır Mısdıva’nın oğlu Kör Veli kendimi bundan ayrı dutmayacan.
Fakirlik dedim ya, bizim köyde bir dağcılık, bir de daşcılık meşhur meslek. İnsanlar tarla takkasını ekip, Allaha tevekkül ettikten sonra, ya dağa ya da daşa gidermiş. Dağ dediğin orman, ordan gaçak odun kesip satmak, daha öncesi tahtalık, sırık filan. Bu işten bizim eskilerin hepsi sabıkalıdır. Sabıkalıdır derken essahtan sabıkalıdır. Hapis yatmayan, orman askeriyle çatışmayan nerdeyse yok giibidir. Hatta bu yolda ölen, öldüren vardır. Tabii buna birde deliliği eklemek gerek.
Daşcılık değince gara daş, granit her türlüsü. Buna Çanakkale’deki Truva galıntıları da dahil, her kesilebilen dasş türünü parke daşına çeviren bilek gücünden bahsediyorum. Bilek gücü deyince akan sular durur. Allah için köyümün insanı hem yürekli, hem de bileklidir. Dedim ya delisi boldur, yürek, bilek bir de buna deliliği ekleyince dadından yenmez valla. İremetlik buvam, Ediremit, Çanakkale, İlanlı, Bergama tut, ta Erzurum, Kars gibi yerlere daş ocaklarına gidip çalışmış. Hani iş yok deyen arkıdaşlar hala buralarda çalışan köylülerim var.
Esiğimiz çoktur, yanlışımız çoktur emme, ben köyümün gaba saba insanlarını çok severim. Bir hayli ağızları bozuk olsa da yüreklri düzgündür.
Dedim ya herkez tarlasını, takgasını ekince gider bir yerlere çalışmaya tevekkel Allah deyip. Allah yağmuru verirse yüzler güler. Vermezse görme köylünün çilesini. Yazıgır’da buydeyin boyu bi garış, gelmez tırpana. İşin yoğusa çoluk çocuk yol orağınan gari.
Benim eskiye dair hatırladığım en eski şey, Ataş Yanan denen yerdeki tarlada bıtırakların içinde yuvarlandığımdır. Haziranda bir başlarsın yolmalara, bırçak, arpa derken buydey… bi gağnı gıcırtısı, hey buvam hey! Endirirsin ekini harman yerine. Öküzün acarı kimde? Öküz dedim de Yeni Ali’nın öküz bir bitmez masal. Şimdi bilem arabanın iyisine ‘Yeni Ali’nın öküz gibi guruluyo’ derler bizim köyde.
Ah bu harman yerinin çilesini heç bir yazar yazmadı. Ben bundan gaherlendim de aldım galemi elime. Yoğusam yazarlık kim, ben kim? Zaten bizim köylü görse bunu söver bana, ulen sen kimsin de aldın galemi eline deye. Bizim köyde arnavıtların İbiram amca varıdı, lakabına ağır derlerdi. Ondan ayrıca söz etmek isterim. Harmanın bugünkü dille rekortmeni Allın Mıstandır, ağır amcadan da ağır olup harmandan en son onlar kalkarlar, hatta çoğu sene kalkamazlar.  Neye? Deyveren, düvenlen ağustos sıcağında dön allahım dön, bitti mi? Allah bi yel verse de savursak tınazları, savurdun savurdun, savuramadın eylül yağmurlarına galırsın. Yeyince yağmuru tınazdaki ayrılmamış dene tohoma galkar, çimlenir. Gitti senin emekler.

Bizim Allahın Mıstanın başına hemen her sene gelir de almaz dersini. millet harman yerinde nöbet dutar. Buda bittimi köy garıları başlar bulgur gaynatmaya, bu biter başlar dibekte dövmesi. Ulen yediğin bulgur için eskiden verilen emği bilsen, yediğin ekmek için verilen emeği bilsen anlarsın nimetin neden kutsal olduğunu. Bilen zaten biliyorda bunu yeni yetmelere yazıveyon. adam harmanı galdırmadan gızını bile gocaya vermezdi. harman kalkıncaya gadar o gız eşşek gibi çalıştırılır, samannan dene eve goyulur ondan sonra olur düğün dernek. Bizim orda bir türkü varıdın, kimse çalıp söylemeyo bu aralar, unutuldu gitti. Kalkmadı mı şu ovanın harmanı, sensizliğe bulamıyon dermanı deye.
Ben hatırlamayon, emme bizim derede birkaç su değmeni varımış. Benim aklım erdiğinde yıkılmışıdın. Ya Sandıklı ya da Sinanpaşa yolu tutulur buydeyler öğütülür, un edilirdi. Bunlan barabar, demeyi unuttum bizde herkezin bi bağı vardır, bağ bozumu da başlar. Üzümün satılanı satılır, satılmayanı bekmez gaynadılır. Ben kör olmadan çok iyi resim yapardım, bekmez gaynatmayı resim ettiğdim orta okulda da, bizim resim öretmeni oresmi çok beğenip koridordaki panoya asdıydı.
Bizde Afyon bitkisine ayfan derler. Ayfanı herkez eker. Benim hatırlamadığım zamanlarda gabıklar çizilir, ayfan sakızı çıkarılırmış. Çıkarılan ayfan sakızını devlet alırmış. Emme şimdi gabığı alıyo devlet. İçindeki haşgaş çıkarılıp Ürküd’ün yolu tutulur, orda yağ çıkatdırılırmış.
Ulen yağ çıkatdırmak matırah bi işimiş gibi köyde bi allahın gulu akıl edip bi alet almamış. Dedim ya bizim köy bi yürek, bi de bilek. Başka bi bok bilmez zaten. Bi allahın gulu berberlik, bir allahın gulu terzilik örenmemiş. Tıraş olmaya Gırandasa gidiyoz. Bi gızıklı geldi berber dükkanı açdı, ona tıraş olmadı bizim köylü, şehre gitti ordaki gızıklıya tıraş oldu. Ulen nere gidersen git gızıklıya tıraş olucan. Başka yolu yok. Nere gidersen git gızıklı terziye dikdircen söküğünü. Berberliğinen, terzilik gızıklının tekelinde. Şimdilerde allahın çepnilisi berber olmuş, gızıklı namazdayımış, uğradım da beş yerimden kesdi suratımı. Siz siz olun Sandıklı’ya gelince gızıklıdan başkasına duruvermen.
Accık bizim köyün delilerinden bahseden, gerçi akıllımız yok gibidir. Accık aklı olan okumuş, emme nere gitse Başağaçlı. Kendini mutlaka belli eder. Paşa olmuş, albay olmuş, doktur olmuş, möhendiz olmuş, öretmen olmuş çok adam vadır. Emme giden bi daha dönmez geriye. Dedim ya bağa gabığından çıkmışda tükürmüş. Sanki Başağacın ekmeğini yememiş, suyunu içmemiş. Hasdir nere gitsen Başağaçlısın.
Delilerden söz ediyodum, üç çeşit deli bulunur bizim köyde, tam deliler, yarım deliler ve eve giden deliler. Eve giden deliler nasıl oluyo deye sorcak olursan, bi zamet bizim köye uzanıp Cüneytle bi çay içecen. Bunların dışında adam yok bizim köyde.
İlk gurupta benim en çok sevdiğim, bütün garaserin de yakından tanıdığı Emin iremetlik varıdı. Ömrü otobüslerde gezerek geçti, öldüğünde Sandıklı Şöförler Derneği gabirini yaptırdı. Bu vesileylen Sandıklı Şöförler Derneğine teşekkür etmek bi insaniyet borcumdur. Bu vefalı insanlar, Emin için üstüne düşeni yaptı, ben kendimce Sandıklı Garahisar yolculuklarımda minibüs tercıh ederek onların ayakta galmasına kendimce desdek olmaya çalışıyon. Emin iremetlik bi efsane. Garagış Sandıklı Garaser yolu Emin otostop yapıyo, minibüste yer yok, alamıyolar. Damlalı gapalı, yoldan bi tek araba geçmiyo. Sandıklıya varıyon, Emin senden önce gelmiş oraya.
İremetlik Emin buvamın akrabası olur. Gençliğinde beş eşşeğinen dağa gidiyo, çalışkan. Askere gidip geliyo, sonuradan menencit hastalığına yakalanıyo. Doktur mu var len şimdiki gibi? Utanmadan bide dokturları döven var. Garip o hastalıktan sonura meczup oluyor. Dedim ya buvamın halasının oğlu, buvam dört yaşında öksüz galmış, amcası yok. Halaları buvamınan Emin iremetliğe haksızlık edip mallarını vermemişler. Buvam birazını goparmış emme Emin iremetlık hasta olunca el senedinnen oldu bittiye getirip buvasından galan malı vermemişler. Eh hem Emin, hemi de buvam gerçek dünyada. Hakgını alırlar.
Ben iremetlik Emini çok sevedim, biliyon ki, o da beni çok sevedi. Bizim köylü eğlenecek bişey buldumu tamam. Köyün delileri, sakatları, köylünün eğlencesidir. Allah yarattı demez. Adamın adı Durgut, daş ocağında dinamit patlatmış, gol gitmiş. Oldu çolak Durgut.

Adamın adı Sait yatağın altına dolu tüfek gomuş, alırken patlatmış, gol gitmiş, oldu Çolak Sait. Bide dayım gibiler var. İremetliğin sağlam zamanında Şakir Efe, dinamit patlayıp sakatlanınca Kör Şakir. Anlayıcağınız alçak eşşeğe binmesi golay oluyo. Kimin gücü kime yeterse gari. Emin iremetliğe bizim köyde benim bildiğim eğlenmenin haricinde kimse kötülük etmez, herkez sofrasında yer açar, bilhassa ben bereket getirdiğine inanırdım. Lakin ömrünün son demlerinde sonradan peydah olan bir iki piç gurusu, bıçak çekip paralarını soyuyormuş. Ben o demlerde Alamanyadaydım.
Bizim köy sağlamdır genelde. Lakin son demlerde bizden de çıktı üç beş kendini bilmez. Gerçi Allah hesabı anında görendir, hesaplarını gördü mevlam. Siz siz olun zulmetmeyin.
Bizde hayat çetindir. Eğer Başağaçta büyüdüysen, bu sana mevlanın bir lütfudur. Öyle ezilir, öyle sıkılırsın, öyle gızdırılıp, öyle dövülürsün ki bu nevi çelik az bulunur. Emme çoğu kişi kendi neviini bilmez. Bi Başağaçlı, her yerde, her ortamda, her şekilde yaşayıp, her şeye ayak uydurup, her şeyle savaşabilecek bir ruh ve bedene sahipdir. Bundan ötüre köy dışında yaşayan nesiller ve onların çocuklarına kendı çocuğum da dahil üzülüyon.
Çelikten bir insan mı yapcan? Getir bizim köye at. Öyle bunu yazıya dökmek zor iştir.
Ben gençlık yıllarımda köyden bazılarına gızardım tembel deye. Köyden çıkıp insan içine garışınca gördüm ki, bizim tembeller bile eşşek gibi çalışırmış.
Burada sözü bi başka delimize getircen, Allah uzun ömür versin. İnsan bir deliye gıpta eder mi? Ben bu deliye gıpta ediyon, saygı duyuyon ve ellerinden öpüyon. Pala… Eğilmeyen, yılmayan bi deli… 
Pala okula gider okuma yazmayı öğrenemez. Almanya’ya götürürler beceremez. Halk diliyle bir baltaya sap olmaz Pala… Ama benim gözümde bi destandır Pala. Evlendirirler Palayı. Allah mutlaka herkesin hesabını gördü, görüyor. Garısı bebeğiyle bırakır gider Palayı, anası yatalak hasta, bir kız çocuğu bakıma muhtaç. Pala kendisi bakıma muhtaç. Köyde birinin odunu mu gırılacak? Pala işbaşında, ne verirsen razı. Pazarlığı vicdanınla yap. Gazılacak bir yerin mi var? Pala iş başında… Dağlardan kuşburnu toplar, çay otu, kekik toplar onları satar. Yatalak anasına ve güçcük gızına bakardı.
Bir gün gıştan sular donup patladıydı. Sokağı gazmak için birisi ilazımıdın. Palayı ünnettim. gahvede bir paket cığra versen yeter dediler, yevmiyenin ne gadar olduğunu sordum, elli liraymış. Pala geldi sokaüı gazdı. Bu arada anacığım bize yemek hazırladı. gazma işi bitince cebine iki paket cığra goydum ve yevmiyesini tam verdim. Almak istemedi, bütün gün çalışmadım dedi. Ben ısrar ettim, bu soğukta senin hakkın deyip ikna ettim. Sonra yukarı yemeğe çıktık. Birkaç lokma aldıktan sonra Pala durdu ve bir şey sorcan dedi anacığıma. Burda yeyeceğim yemeğin birazını evde çocuğa götürcen deyodu. O an bende herşey goptu, kendimi yan odaya atıp yastığı dişleyerek ağlamaya başladım. Pala ya yemek yapmayı beceremiyodu, ya da gız evde acıdı. Bu yüce gönüllü adamın lokmalar boğazına dizildi ve yiyemedi. Biz gız için bir paket hazırladık ve ona da ısrarla yedirmeye uğraşdık emme garnını doyurmadan paketi gapıp evinin yolunu duttu. Pala hala sağ, kendisi gırtlak kanseri. Allah hayırlı şifa versin. gızı evlendi, komşu köyde gelin.

Kimbilir babasının kendisini hangi şartlarda, nasıl yetiştirdiinden habersiz, zaman zaman da sitem ediyodur gadere. Neden Allahım beni Pala gibi fakir ve deli bir adamın gızı yaratdın deye. Kimbilir belki de şükredenlerdendir.
Delilikden devlet madalya verse bizim köy kesin birinci olurdu. deli yetişdirmede ve ihracında biz birinciyiz. mesela bizde sülale boyu deliler vardır. deli Amatların deli Femi’nin, deli Amad’ın, deli Femi bir örnek. ben bunu yazdım emme yazın köye gidince Amat abeyinen, Femi bunun hesabını heralda sorarlar bana. emme bi düşünün dünyanın neresinde var? Amad’ın oğlu Femi, onunda oğlu Amad, onunda oğlu Femi, emme hepsinin başı deli. yok bölesini ben üç kıtada görmedim.
şimdi yeni yetmeler sanat, estetik filan deye tuhaf şeyle söyleyolar ya, bizim köyün mimarisine guş bakışı bi depeden baksan görürsün mimariyi. goca Sinan mezerinden gakıp bi baksa adamciyaz hemencecik ölürdü. evler birbirine heç olmacak şekilde girmiş, görceğiniz en abuk subuk köy bizimdir. sanasın ki üçüncü dünya harbinden gazi çıkmış. şimdi kanalizasyon yapdıla, eskiden sokaklarından ırmakla akadın. ırmak deyince Gızılırmak filan gelmesin aklınıza, bizimkiler en fazla bi metire eninde yirmi santim derinliğinde, içinde tavıkların eşindiği çamırlı su. yamır yağdımı bu fazlalaşır, küreğini gapan çıka sokağa. su kendi evine girmesin deye garşı gomşunun evine çevirir, o da geri çevirir. sonura al sana gavga. o küreklerinen biribirinin gafasını yararlar. gavga başladımı garılar garışmasa olmaz. garı gız, çoluk çocuk gavgaya garıştımı gari, bizim Kemal Sunal’ınan Şener Şen’in filimleri halt etmiş yanında. ah eski zamanlada bu kamera dedikleri meret olsaydı da çekseydik bunları.
bizim evin sol yanında Gocaguş, garısı deli Emine, garşımızda Ayıgafa garısı gine Emine aba. Garşı gomşumuz deli Iraz. onun yanında Gareserli varıdı. onun yanında deli Amat’ların deli Hasan, onun yanında gine deli Ümmü. deyceğinizi biliyon, akıllı yokmu deye. nedelim, elimizdeki bu. sağ tarafımızda Manaşa varıdı, ne deye Man dediler bilemedim, emme bu deli deyilidin. sokağa yokarı Filli Ummahanı, kendisi Fillinin garısı olurdu, gancık Memet, Durgut Süleymanı bizim gomşular. sokağa aşşağı peylivan Memet, Kör Aşa, uzun Halıl, sıkıntıların Halil, arabacı Memet. bunnarın çoğu iremetlik oldu. siz bunnarın adına bakıp hepisini akıllı filan deye düşünmein.
Bu Uzun Halıl benim çocukluğumda öldü iremetlik. onun oğlu uzun Veli’yinen Durmuş varıdı. Bu durmuş onüç ondört yaşında bağ beklerken bi goyun köpeği saldırmış, atlayıp iki gözünün ortasından burnunun üst tarafını ısdırmış. dokdur yok, kendi kendine iyileşirse iyileşcek, iyileşmemiş kör galmış. uzun Veli buvası gibi uzun bi adamıdı iremetlik. Avusdurya’ya çalışmaya gitdiydin, hasdalanmış, sonuradan geri geldi. devlet ozuman süper emekli deye bişey çıkardıydı. elinde avucunda ne varsa yatırdı, sonurada emekli olamayınca aldı eline paltayı SSK’yı basdıydın. hani deyceğim adının önünde uzun olması deli olmasına engel değil. Neyise fazla uzatıp onun oğlan uzun Halil’inende papaz olmayan. yazın gidince zaten başıma gelcek var bundan ötüre.
sevgili köylülerim ben bi yazın gelen köye, sizi bi gören sağ salim ordan çıkınca gerisini yazıp yazmaycağıma garer vecen. yazdırcağısanız böle bedafaya olmaz, şöle çayımı gavemi içirceniz, döveceseniz dövecek, söveceseniz söveceniz ondan sonra.

Yazan Basagacli Veli Ayaz

Okunma Sayisi: 307