Muhteşem Ata Tohumu Projemiz Yarın Sizlerle
Nesilden nesile ulaşacak bu çalışmamızla yine ilklere imza atıyoruz...
✅Yarın Saat 10:00’da Belediye Meydanında ÜCRETSİZ olarak 70 Bin Fide dağıtıyoruz...
✅Karacaören Domatesi
✅Meşhur SANDIKLI Biberi
✅Güre Patlıcanı
Balkonlar Bahçeler yeşillenecek…
Gönlüm Bir Makber Artık
Yolum düştü bu sabah gittiğimiz o dağa
Adım adım dolaştım seni andım gün boyu.
Şaşkın şaşkın bakındım etrafta sola sağa
Sanki devre dışıydı bedenimde beş duyu.
Kulağımda çınladı söylediğim sözlerim
Baktığını görmedi kör olmuştu gözlerim
Yeniden alazlandı bu gün eski közlerim
Söndürmedi korumu akan pınarın suyu
Leyla oldum o anda kızgın çölde dolaştım
Perişan oldum inan görsen nasıl salaştım
Kızdım kendi kendime nefsim ile dalaştım
Kimden almıştım bilmem katlanılmaz bu huyu.
Yürüdüm yol boyunca kayabaşında durdum
Şahidimiz çınara sessizce seni sordum
Cevap vermedi bana elimi döşe vurdum
Hangi derdime derman gölgesi olsa koyu
O gün burda düşmüştü aşk ateşin özüme
Çakırkeyif olmuştum Dünya boştu gözüme
Utanarak koymuştun yâr başını dizime
Biz mesut olacaktık birlikte ömür boyu
İçtiğim bade değil yıllanmış bir şarapmış
Tuttuğum elin değil ne yazık ki serapmış
Sevda çekenin hali mahşere dek harapmış
İçine çekti beni dehliz denilen kuyu
Yeşermedi ömrümde aşkın o masum gülü
Balçıklara bulandı içimde sevda gölü
Gönlüm bir makber artık sense içinde ölü
Sur üflenene kadar uyu sevdiğim uyu
Safiye Samyeli
Tut Ellerimden Yarim
Ürpermesin gül tenin kaçma benden geriye
Zannetme ki canına kıymaya geldim yârim
Tut ellerimden hadi yaklaş biraz beriye
Başımı omuzuna koymaya geldim yârim..
Derdimi dökemedim en yakında ki dosta
Garip gönlüm çok üzgün sen gideli hep yasta
Ne senden haber geldi ne beklediğim posta
Sözlerini ağzından duymaya geldim yârim.
Söz dinlemez gözlerim her biri sanki nehir.
Sensiz geçen günlerin biri birinden zehir
Bitmedi mi bu aşka verdiğimiz son tehir.
Misk'i anber tenine doymaya geldim yârim
Al emanet gönlümü yüreğinden çıkmasın
Sakla onu içinde hiç kimseler bakmasın
Uzanmasın yad eller tutup onu kokmasın
Firağı üstümüzden soymaya geldim yârim.
Aşkımızın üstüne yağan dolu kar ise
Yüreğinde ki yerim bu sevdama dar ise
Sana benim gözümle bakan kullar var ise
Ellerimle gözünü oymaya geldim yârim
Safiye Samyeli
Öpeceğim El mi Var
Kaybetmişim yolumu şaşkınım divaneyim
Kendimden bihaberim deliyim avareyim
Kör kandilin peşinde sanki bir pervaneyim
Gelenim olur diye bakacağım yol mu var
Saatlerim yıl olmuş geçmiyor ki zamanım
İçin için yanıyor görünmeyen samanım
Bacası yok gönlümün görünmez ki dumanım
Avuç avuç yollara dökeceğim kül mü var
Gündüzlerin farkı yok kapkaranlık geceden
Her gün deli boran kar eksilmiyor yüceden
Gün geçmiyor sitemler düşmesin şu heceden
Tutup ince belinden dikeceğim dal mı var
Dünyasından bezmiş bir akis durur aynamda
Hüzünler kement atmış dizilidir boynumda
Kışlasına gönderdim yavrum da yok koynumda
Derinden nefes alıp kokacağım gül mü var
Garip kaldım dünyada ne babam var ne anam
Dertlerim bir değil ki hangi birine yanam
Hayallerine kanıp düşlerine mi kanam
Bir bayram sabahında öpeceğim el mi var
Safiye Samyeli
Kuş Oldu Uçtu Ömer
Bir değil ki oğlunun derdi binlerden de çok
Kaybetmiş hevesini yaşamdan ümidi yok
Belki de kurtulamaz bunu sen aklına sok
Yaptığım müdahale denediğim son yoldu.
Nasıl anlatam sana oy benim hekim başım
Böyle dert görmedim ben elliye geldi yaşım
Baksana kederim den ağardı kara kaşım
Yiğidimin başına duy hele neler geldi
Yavrum sevdi Serap'ı sevdası yarım kaldı
Yâr dediği o kızı sonunda eller aldı
Dillenmeyen bu meram kuzumu derde saldı.
Ömer'im bu sevdaya ömründen ömür böldü.
Aslanım çok sevmişti güvenmişti bu kıza
Anası olan kadın haber göndermiş bize
Düğünü olacakmış önümüzde ki yaza
Kuzumun ciğerleri aylardır zaten çöldü.
Rabbe gönderdi her gün dilinde ki sözleri
Görmesin istiyordu o düğünü gözleri
Gelinlikle görürse söner miydi közleri
Ne mutlu bir gün gördü ne garip yüzü güldü.
Her kula aynı gözle bakmıyor ki bu kader
Fakirlik yıktı onu doldu içine keder.
Söyle doktorum söyle, sevda kaç para eder
Bir vefasız uğruna ömrümün gülü soldu.
Kurtar oğlumu doktor kurban olurum sana
Görmez misin halimi dönerim yana yana
Kuzum gözünü açsa Dünya verilir bana
Söylesene garibin yüzü ne zaman güldü.
Ocak, Şubat, Mart derken dokuz ay geldi geçti
Ne bir ses verdi Ömer nede gözünü açtı
Sanki kanat takındı kuş oldu birden uçtu
Kaybedince hastayı doktora fırkat geldi
Nasıl anlatsın şimdi ne desin bu kadına
Doymadan gitti yavrun bu Dünyanın tadına
Git köyüne hey kadın salâ okut adına
Ne yazık ki askerin kurtulamadı öldü.
Safiye Samyeli
Gonca Gülüm Soluyor
Kenetlendi kolları yavrusunun boynuna
Günler sonra bu gece alacaktı koynuna
Oğlu sitem etse de o giderdi suyuna
Ömer'in bayılması bütün düşleri yıktı.
Kaldırdılar Ömer'i orada ki revire
Gözü yaşlı ananın kolları bomboş kaldı
Doktor müdahale etti evire çevire
Çektirdiği rontgeni derhâl eline aldı.
Çürümüştü bu çocuğun göğsündeki kafesi
Ciğerine inmiyor aldığı bir nefesi
Yazık ki genç yaşında dolmuş ömür kefesi
Çabuk gelsin diyerek anaya haber saldı.
Kuş gibi çırpınmıştı garip ana yüreği
Acıdan çatlıyordu sırtında ki küreği
Söyle doktorum söyle; nedir bunun gereği
Düğümlendi boğazı gözü oğluna daldı.
Solmuştu gonca gülü sapsarıydı gül teni
Böyle mi görecektim ciğer parem ben seni
Aç gözünü Ömer'im tanımadın mı beni
Feryat etti gün boyu ak saçlarını yoldu.
Açmıyordu yavrusu o kara gözlerini
Duymuyordu ananın yürekten sözlerini
Söyle diyordu doktor; oğlunun gizlerini
Onu bu hale koyan hangi vefasız kuldu.
Bir değil ki oğlunun derdi binlerden de çok
Kaybetmiş hevesini yaşamdan ümidi yok
Belki de kurtulamaz bunu sen aklına sok
Yaptığım müdahale denediğim son yoldu.
Safiye Samyeli
Asker Ocağı
Dedi görmesin gözüm başkasının kolunda
Derman kalmadı artık yarattığın kulunda
Al şu canımı Rabbim bu sevdanın yolunda
Sanki pınar olmuştu ağlayan iki gözü...
Çalındı kapı zili gelen postacı Hasan
Aldı Ömer kagıdı dakikalarca baktı
Meraklandı anası ay oğlum nedir tasan
Vurdu tahta kapıyı Ömer dışarı çıktı.
Celp gelmişti şubeden gidilecekti mecbur
Geriye döner miydi, işte orası meçhûl
Dönmez ise bu asker kim olacaktı mesul
Üç günde hazırlandı çantayı omza taktı.
Bu Allah'ın bir lûtfu diye baktı anası
Unuturdu Serap'ı buydu onun kanısı
Asker olmuştu artık canın ta canısı.
Hasret denilen duygu yüreklerini yaktı.
Geldi çattı sonunda asker yemin töreni
O gün terk etti kadın yaşadığı öreni
Ana oğul sevdası hayret etti göreni.
Künye patlattı asker anaya selam çaktı.
Kenetlendi kolları yavrusunun boynuna
Günler sonra bu gece alacaktı koynuna
Oğlu sitem etse de o giderdi suyuna
Ömer'in bayılması bütün düşleri yıktı.
Safiye Samyeli
Al Şu Canımı Rabbim
Söylemişti yârine sensizlik bana zulüm
Sana kavuşamazsam erken gelir bak ölüm
Bırakma ellerimi gitme yanımda gülüm
Boşlukta kaldı eli umutlar bir bir soldu.
Verdiler başkasına Serap'a söz kestiler
İçine çöreklendi dinmeyen derin sızı.
Lal kesildi dilleri ahbapları sustular
Ebediyen kaybetti aşık olduğu kızı.
Fakirlik başa bela yenemedi kaderi
Eksilmedi içinden her gün arttı kederi
Üç beş altınmış demek bir sevdanın ederi
Derdine ortak oldu duvarda duran sazı.
Tele dokunan mızrap yüreğinde ok oldu
Kayboldu tüm hevesi umutları yok oldu
Anlatmadı derdini soranları çok oldu
Bir tek Serap olmuştu ağzından çıkan sözü.
Aylar sonra görmüştü evlerinin önünde
Yabancı biri vardı sevdiğinin yanında
Sanki zehir dolandı o an bütün kanında
Kor ateşlerde kaldı yâr diye yanan özü.
Dedi; görmesin gözüm başkasının kolunda
Derman kalmadı artık yarattığın kulunda
Al şu canımı Rabbim bu sevdanın yolunda
Sanki pınar olmuştu ağlayan iki gözü...
Safiye Samyeli
Gitme Yanımdan Gülüm
Aradan aylar geçti ana döndü sözünden.
Ayırdı sevenleri üç beş altın yüzünden
Ömer nasıl düşmüştü sevdiğinin gözünden
Beyninde ki düşünce uykularını böldü.
Daha dün el eleydi çok sevdiği kız ile
Yürekten bağlıydılar verdikleri söz ile
Şimdi yalnız kalmıştı yürekte ki köz ile.
Şu kısacık ömründe kokladığı tek güldü.
Ana diken olmuştu yakmıştı ya canını
Zamansız dondurmuştu damarda ki kanını
Kızgın kum kaplamıştı sanki dört bir yanını
İçinde gezindiği uçsuz bucaksız çöldü
Kan ter içinde kaldı uykulardan uyandı.
Baş altında yastığı gözyaşına boyandı
El açtı Yaradan'a bir tek ona dayandı
İçinde ki duygular bakçıklanmış bir göldü.
Hak etmedim bunları; dedi kafaya taktı
Konuşmadı günlerce kerpiç duvara baktı
Açtı tabakasını üst üste tütün yaktı
Tütün değildi ama onu solduran kuldu.
Söylemişti yârine sensizlik bana zulüm
Sana kavuşamazsam erken gelir bak ölüm
Bırakma ellerimi gitme yanımda gülüm
Boşlukta kaldı eli umutlar bir bir soldu.
Safiye Samyeli
Sevda Kaç Altın Eder
Üzülmeyesin sakın sık dişini sabreyle
Bir yere varmaz anan üstünde ki kibriyle
Haber saldım Muhatara bizim kirli Sabri'yle
Akşama kalmaz bize haber verir sanırım.
Muhtar girdi araya ana ikna edildi
Aldığı bu haberle Ömer çok mutlu oldu.
Yüzükleri almaya birlik şehre gidildi
Sevdalıların yüzü o ün bir başka güldü.
Mutluydu artık gençler vuslat yolu göründü
Gam yükü gönülleri sevda ile büründü
Sinmemişti içine ana hasta süründü
Arada sitem etti başından saçı yoldu.
Gönlü yoktu Ömer'in gelip gidişlerine
Her zaman karşı çıktı fikir güdüşlerine
Hiç karşılık vermedi hürmet edişlerine
Ömer onun gözünde her zaman fakir kuldu.
Her yaptığı işinde bir bahane aradı
İrdeledi sözleri radar ile taradı
Küçücük kusur bulsa amacına yaradı
Pireyi deve etmek onun işine geldi
Aradan aylar geçti ana döndü sözünden.
Ayırdı sevenleri üç beş altın yüzünden
Ömer nasıl düşmüştü sevdiğinin gözünden
Beyninde ki düşünce uykularını böldü.
Safiye Samyeli
Benim Nazlı Meleğim
Sabret dedi be hanım; sabreyle hele biraz
Kız evinde bu kadar olacaktır elbet naz.
Tevekkül et Allaha geri dönmezmiş niyaz.
Bildiği duaları ard ardına sayandı.
Haberi alan Ömer sustu kaldı öylece
İçinden diyordu ki; bu kaderi yenerim
Korkak gibi sıvışmak olur mu hiç böylece
Yapılacak her şeyi ard ardına denerim.
Haber saldı yârine çıksın hisara gelsin
Vaz geçmedim ben ondan bunu böylece bilsin
Kurbandır Ömer ona ister yolunda ölsün
Zannetmesin verdiğim bu akdimden dönerim.
Geldi sevdiği yâri karşına oturdu
Gözleri birleşince tüm kederi bitirdi
Tuttu onun elinden bulutlara götürdü
Titrek bir kandilim yâr ben uğrunda sönerim
Aşk tozuna belendi duvarda ki yeleğim
Sevdana süzgeç oldu yürekte ki eleğim
Düşlerimi süsleyen benim nazlı meleğim
Sen güneşim ol yeter ben aşkınla yanarım
Üzülmeyesin sakın sık dişini sabreyle
Bir yere varmaz anan üstünde ki kibirle
Haber saldım Muhatara bizim kirli Sabri'yle
Akşama kalmaz bize haber verir sanırım.
Safiye Samyeli
Ana Yüreği
Vuslat diyordu artık vuslat bizim olmalı
Köyün büyüklerine bir bir akıl soruldu
Sevdalının anası artık dünür gelmeli
Söz birliği ettiler son karara varıldı.
Heyecanlıydı ana kaynana olacaktı
Yüreği pır pır etti sevinçlere boyandı
Tek geliniydi onun gururla alacaktı
Giyindi tertemizce kız evine dayandı.
Çaldı kapı zilini açtı içerden Serap
Bir garipti suratı hali ise pek harap
Şaşırdı kadıncağız,neler oluyor Yarap
Hüzün çöktü üstüne kederlere boyandı.
Sessizce girdi kadın yerde mindere çöktü
Üç beş kelamdan sonra içinden derdi döktü
Karar kız evinindi usulca boyun büktü
Dişlerin arasında dudağını kıyandı.
Anası vermem dedi oğlunun hiç malı yok
Fakirlik başa bela muzdaripleri pek çok
Saplandı can evine ucu sihirli bir ok.
Fakir görmüştü kadın bu da en çok koyandı.
Cellat olmuştu kadın soğuk rüzgâr estirdi
Varlıklıydı kendisi garibanı bastırdı
Bu iş olamaz dedi bir kelamda kestirdi
Hakir görülmüş olmak canı tenden soyandı.
Eli dolu gitmişti hem övüne övüne
İki göz iki çeşme geri geldi evine
Kadere ağlıyordu ah dövüne dövüne
Büyüttüğü umudu avucundan kayandı.
Anlatı olanları ağlayarak erine
Azıcık su serpildi yanan yürek serine
İnme diyordu adam daha fazla derine
Anlamıştı her şeyi düşlerinden uyandı.
Sabret dedi be hanım; sabreyle hele biraz
Kız evinde bu kadar olacaktır elbet naz.
Tevekkül et Allaha geri dönmezmiş niyaz.
Bildiği duaları ard ardına sayandı.
Safiye Samyeli
Ömerin Sevdası
Bu nasıl bir acıdır bu nasıl sevda Yarab
Ağlıyor bak bir ana hali ise pek harap
Yaşasaydı evladı olmaz mıydı hiç turap
Yerine geçtim bir an işte o anda bittim.
Bir evin bir oğluydu yakışıklı kerata
Sanki nazarlık gibi yüzünde ki gözleri
Aşkı emsâl olurdu dağı delen Ferhat'a
Küllenmek bilmiyordu içinde ki közleri.
İlk aşkıydı bu onun delicesine sevdi
Kaş altında dizilen kirpiğine vuruldu
Gökte yıldıza bile sevdalısını övdü
Karşılık gördü aşkı yüreğine kuruldu.
Delikanlıydı hani kıpır kıpırdı kanı
Her gece ayrı arı düş kurmaktan yoruldu
Sevdiğine sarılmak istiyordu ya canı
Coşkun ırmak olsa da vuslat için duruldu.
Birbirine bağladı bitmeyen geceleri
Ala uykuda bile sevdiğine sarıldı
Uyandı uykusundan buz tuttu yüceleri
Yâr diye sarıldığı yastığına darıldı.
Vuslat diyordu artık vuslat bizim olmalı
Köyün büyüklerine bir bir akıl soruldu
Sevdalının anası artık dünür gelmeli
Söz birliği ettiler son karara varıldı.
Safiye Samyeli
Al Bayrak
Sılayı rahman ettim vardım güzel ilime
Dolaştım her yerini geçmişimi yâd ettim
Yeşil kaplı bir Kurân tutuşturup elime
Adım adım köyde ki kabristanlığa gittim.
Güç verdi yaradanım titreyen dizlerime
Bildiğim duaları eklerken sözlerime
Dalgalanan bir Bayrak ilişti gözlerime
Düğümlendi boğazım tükrüğümü zor yuttum
Nasibini almıştı demek ki son buyruktan
Başına taş dikmişler kocaman bir kayraktan
Alamadım gözümü sallanan al Bayraktan
Ağlamayım diyerek gözyaşlarımı tuttum.
Sordum başucunda ki ağlaşan o kullara
Dediler ;sapa sağlam göndermiştik yollara
Dokuz ayın içinde döndü sarı güllere
Daha yirmiymiş yaşı duama onu kattım.
Anlattı ahvalini şahit olup bilenler
Anasının yaşını elleriyle silenler
Ağlayarak dönüyor başucuna gelenler
Aklım fikrim karıştı düşüncelerde yittim.
Bu nasıl bir acıdır bu nasıl sevda Yarab
Ağlıyor bak bir ana hali ise pek harap
Yaşasaydı evladı olmaz mıydı hiç turap
Yerine geçtim bir an işte o anda bittim.
Safiye Samyeli
Benim Güzel Hatayım
Hangi kelime yeter söyle seni yazmaya.
Dört yanın tarih kokar benim güzel Hatay'ım
Akın akın gelirler her yıl seni gezmeye
Alem gıptayla bakar benim güzel Hatayım.
Nice cenkler yapıldı süvariler yol aldı
Pers hükümdarı Dara İskender'e kul oldu
İçti pınarlarından suyuna hayran kaldı
Irmakların bol akar benim güzel Hatay'ım.
Antakya'ya mekandır her bir metre karesi
Habib Neccar dağından doğar hamşen deresi
Senden uzak olanın her an gelir göresi
Hasretin bentler yıkar benim güzel Hatay'ım
Harlı beyaz sabunun ırmağında köpürür
Portakal Mandalinan dallarından kapılır
Adına türkü olur bin bir beste yapılır
Notalar yürek yakar benim güzel Hatay'ım
Misafiri severiz dost deriz her gülene
Pekmez şerbeti sunar ev sahibi gelene
Nar ekşin bir şifadır kıymetini bilene
Şifalar senden çıkar benim güzel Hatay'ım.
Verimli bağlarında türkü söyler genç kızlar.
Acı biber gibidir yâre söylenen sözler
Düğün dernek kurulur neşeli geçer yazlar
Nem oranın can sıkar benim güzel Hatay'ım
Nam salmışız Tarihe ters akan Asi ile
Bir karış yer vermeyiz A.B.D. gelse bile
Ölüm bize hoş gelir koşarız güle güle.
Zalimler bizden bıkar benim güzel Hatay'ım.
Safiye Samyeli
Mezarcı
Yüklen kazma küreği düş gel hadi peşime.
Senin ile bir yere gideceğiz mezarcı.
Yersiz sözler sorup da karışmazsan işime.
Orta yer kararmadan geleceğiz mezarcı.
Biliyorum sözlerim hiç gitmedi hoşuna.
Bakma öyle yüzüme çorap örmem başına.
Ağırdan alıp beni yorma nolur boşuna.
Ücretin kaç paraysa vereceğiz mezarcı.
Hiç mi mezar kazmadın neden aklın şaşıyor.
Giriliyorum inan yürek taştı taşıyor.
Görmez misin be dostum baksana gün aşıyor.
Ne zaman gidip de biz döneceğiz mezarcı.
Kurban olurum sana hadi elini tez tut.
Tükettim ben her şeyi içimde öldü umut.
Orada gördüklerini geri dönünce unut.
Toprağın üstüne kan süreceğiz mezarcı.
Boşuna hiç yük etme gerek yok o tahtaya.
Üstüne beyit yazar taş dileriz haftaya.
Ne düşündün de yine attın böyle ortaya?
Elbette içimizi dökeceğiz mezarcı.
Çok aradım yıllarca onu kırkımda buldum.
Önce Yaradan'ıma sonra ona ben kuldum.
Aşka bakirdim inan acılara hep duldum.
Zannettim ki bir ömür güleceğiz mezarcı.
Olmadı be mezarcı talih yine gülmedi.
Çok ağladım yalvardım hiç insafa gelmedi.
Kopardı onu hepten gözyaşımı silmedi.
Bir ömür bu acıyı çekeceğiz mezarcı.
Vur kazmayı bağrına toprak ana yarılsın.
Deşele küreğinle sağa sola dağılsın.
İster kırılsın bana ister ise darılsın.
Bu çukura aşkımı gömeceğiz mezarcı.
Derin kaz bu mezarı çıkıp ta gelemesin.
Yatır onu sağına, soluma giremesin.
Çok acı verdi bana bir daha veremesin.
Üzerine duvağı sereceğiz mezarcı.
Umudum yok bahardan hazırım artık kışa.
İnsanoğluyuz işte neler geliyor başa.
ÇEVREŞAM'ın aşkı bu diye yazarsın taşa.
Dur bakalım daha ne göreceğiz mezarcı?
Safiye Samyeli
Onadır Niyazım
Unuttum mu sanırsın gönderdiğin o resmi
Kısa günde kırk defa açtım yüzüne baktım
Kabullenmek zor oldu ani gelen bu resti.
Bir saate belki de on dal sigara yaktım.
Lal kesildi dillerim gece boyunca sustum
Bir zerre uyumadım yorgan altında pustum
Seni benden ayıran zalim feleğe küstüm
Gülmeyen kaderime binlerce kurşun sıktım.
Siyah beyaz resim de vakur duruşun vardı
Yanında ki el değil gönle seçtiğin yârdi
Hüzün üstüme çöktü ateş tenimi sardı.
Elimde ki resim de sol yanında ben yoktum.
Boğazımda dizildi söylenmemiş sözlerim
Derya oldu çağladı dert pınarı gözlerim
Dayanmadı kahrına şu gariban dizlerim
Kapaklandım toprağa olduğum yere çöktüm.
Kalktı perde gözümden o an gerçeği gördüm
Çıkardım yüreğimden seni engine sürdüm
Ne bir rehber aradım ne bir bilene sordum
Leyla oldum o gece kumsuz çöllere çıktım.
Yâr demiştim ben sana olamamışım turap
Perişan oldum o an halim ise pek harap
Bu nasıl bir çileydi bu nasıl acı Yarap
Niyaz ettim Rabbime derdimi ona döktüm.
Safiye Samyeli
Sürmelim
Yeşilçam filmi gibi siyah beyaz bir şerit
Gözlerimin önünden aktı geçti sürmelim
Sanki sen Belgin oldun ben sana aşık Ferit
Gözlerin gözlerime baktı geçti sürmelim.
İçli sevda şarkısı dökülürken dilinden
Koşup tutmak istedim o an senin elinden
Nasibimiz firakmış esen sevda yelinden
Deli boran fırtına yıktı geçti sürmelim.
İkimizde savrulduk ayrı ayrı illere
Aşkımız destan oldu sevda yüklü dillere
Bir kez dokunamadan yürekteki güllere
Kibriti dallarına çaktı geçti sürmelim.
Başak tutmadı artık açılmadı goncalar
Gönül bağımda bitti boyum kadar yoncalar
Derde derman olmadı gelip gecen yolcular
Aşk ateşin bağrımı yaktı geçti sürmelim.
Yıllarca ah etimde koru söndüremedim
Her gün başa sadrımda geri döndüremedim
Çok çabalar sarf ettim yüzüm güldüremedim
Felek bana pençeyi taktı geçti sürmelim.
Yıllardır saklı kaldı içimizde büyük giz
Şimdi aynı şehirde iki yabancıyız biz
İki evladın olmuş biri oğlan biri kız
Sanki can bedenimden çıktı gitti sürmelim .
Safiye Samyeli
Hançer Yarası
Canıma daral geldi sanki solumdan kalktım
Hasret yaktı içimi resimlerine baktım.
Derdime derman diye bir dal sigara yaktım
Öldürecek beni bu dumanların karası.
Hasretin eksilmedi sanki hançer yarası.
Garip gönlüm biçare sanırsın titrek kandil.
Ne bir tebessüm ettim ne elden düştü mendil
Hangi yönüme kaçsam yok senden başka menzil.
Ödediğim bu bedel bilmem neyin darası.
Hasretine güç yetmez sanki hançer yarası.
Esen yellerde bile kokunu arıyorum
Sen diyerek yastığı bağrıma sarıyorum
Ses vermiyor çağrıma dertlere karıyorum.
Gözler dargın uykuya olmuş gece yarası
Hasret denilen duygu sanki hançer yarası
Can bedende değil ki sen gideli kiracım.
Kurudu gönül bağım yeşermiyor kıracım
Sana kavuştuğum gün gerçekleşir miracım
Yokluğunda şu tenim bilki saman sarısı
Hasret denilen duygu sanki hançer yarası
Ayları bitirdim de günler geçmiyor balam
Gönlüm başka gözlerden meyi içmiyor balam
Gamzelerim çıksa da neşe saçmıyor balam
Sona ersin bu firak gelsin vuslat sırası
Hasret denilen duygu sanki hançer yarası
Safiye Samyeli
O da Rabbin Bir Kulu
Ufak tefek minicik kara kuru bir kadın
Her gün buradan geçer bu köşkün hizmetçisi.
Peşinde olmadı hiç ne katın ne de yatın.
Aza kanaât eder bu köşkün hizmetçisi.
Yıllardır değişmedi başında ki örtüsü
Adımları kuvvetli sanki asker ordusu.
Gözü karadır onun hiç olmaz ki korkusu
Her gün buradan geçer bu köşkün hizmetçisi.
Kaldırmaz hiç başını bakmazki sağa sola.
Pire gibi yürüyor düşmeye görsün yola.
Hiç zararı dokunmaz çevresinde bir kula.
Biçare yaşar gider bu köşkün hizmetçisi.
Aksatmaz görevini işini sıkı tutar.
Ne bir gün hasta olur ne de yatakta yatar.
Rabbine niyaz eder şükrüne şükür katar.
Kader mantığı güder bu köşkün hizmetçisi
Derner toplar her yeri çiçeklere su verir.
Çarşı pazar dolaşır eve ihtiyaç görür
Bazen öyle yorulur ayaklarını sürür
Hesabı kendi eder bu köşkün hizmercisi.
Bilirki bir gün bunun sorulacak hesabı.
Rehber eder kendine o en büyük kitabı.
En kötü kula bile gülüm olur hitabı.
Resul yolundan gider bu köşkün hizmetçisi.
Hizmetçidir sonuçta beş paradır ederi
Gönlünde bir yaradır tükenmeyen kederi
Bir gün gülecek diye bekler durur kaderi.
Haline hep şükreder bu köşkün hizmetçisi..
Safiye Samyeli
Vefasız Yarim
Sus konuşma ne olur lâl olsun o dillerin.
Üzerime taşınmaz ağır vebâl yüklersin
Helalliğe uzanır bir gün olur ellerin.
Sırat denen köprüde yarın beni beklersin.
Derdini derdin bilip seninle yanmadım mı
İki tatlı sözüne inanıp kanmadım mı
Adını zikir bilip her zaman anmadım mı
Sus konuşma ne olur lâl olsun o dillerin .
Sen gel dedin de koşup yanına gelmedim mi
Gecemi harap edip uykumu bölmedim mi
Aşkına secde edip kâdrini bilmedim mi
Sus konuşma ne olur lâl olsun o dillerin.
Harman edip sevgini yürekte karmadım mı
Söyle her gece seni düşümde sarmadım mı
İkrâr verdikte caydım, sözümde durmadım mı
Sus konuşma ne olur lâl olsun o dillerin.
Aşk diye zehir sundun elinden içmedim mi
Çakır keyif olup da kendimden geçmedim mi
İki cihanda seni gönle eş seçemedim mi
Sus konuşma ne olur lâl olsun o dillerin.
Yürüdüğümüz yolda ben yalnız kalmadım mı
Feryat edip ağlayıp saçımı yolmadım mı
Acına göğüs gerip duamı salmadım mı
Sus konuşma ne olur lâl olsun o dillerin.
Aşk simgesi kolyeyi boynuma takan sendin
Yürüdüğümüz yoldan geriye sapan sendin
Seven yürek dururken paraya tapan sendin
Sus konuşma ne olur lâl olsun o dillerin.
Safiye Samyeli