Muhteşem Ata Tohumu Projemiz Yarın Sizlerle
Nesilden nesile ulaşacak bu çalışmamızla yine ilklere imza atıyoruz...
✅Yarın Saat 10:00’da Belediye Meydanında ÜCRETSİZ olarak 70 Bin Fide dağıtıyoruz...
✅Karacaören Domatesi
✅Meşhur SANDIKLI Biberi
✅Güre Patlıcanı
Balkonlar Bahçeler yeşillenecek…
Güldür Benim Yüreğim
Diyorlar ki taş mıdır söyle sende ki yürek
Kokmasını bilene güldür benim yüreğim
Kalp gözü kör olana izaha var mı gerek
Bakmasını bilene tüldür benim yüreğim
Ne mesafe gözetir ne kor koyar araya
Ne dumanı görünür ne bulanır karaya
Ne kibrite gerek var ne odun ne çıraya
Yakmasını bilene küldür benim yüreğim
Sevgisiyle dört yanı güneş gibi bürütür
Hoşgörüyle kin nefret kederleri çürütür
Eritir buzu karı oluk oluk yürütür
Akmasını bilene göldür benim yüreğim
Sanmayın Sam yelinde savrulan bir seraptır
Tıkanmış damarları halleri çok haraptır
Kızgın kuma basanın ayağında turaptır
Çıkmasını bilene çöldür benim yüreğim
Kaburgamın altında sessiz sedasız yatar
Ne kıskanır elleri nede bir dilek tutar
Aldığı her nefeste üç gonca için atar
Yıkmasını bilene kuldur benim yüreğim
Safiye Samyeli
Asidir Deli Gönlüm
Düşünme sakın beni ne haldedir o deyip
Al yerine başıma kara bağlamıyorum
Çektirdiğimiz resmi her gün önüme koyup
Bir gün gelecek diye gönül eğlemiyorum
Yürekte yerim olsa çıkıp zaten gelirdin
İttiğin kör kuyuda ne haldeyim bilirdin
Uzatırdın elini çeker beni alırdın
Ah çekip de içimi boşa dağlamıyorum
Gelemedim deme hiç seven engeli görmez
Bahaneler üretip sebepler öne sürmez
Asidir deli gönlüm gururdan taviz vermez
Azgın Fırat misali taşıp çağlamıyorum
Aşkından Leyla olsam sanma seni ararım
Seni sana bıraktım dönüşsüzdür kararım
Ömrümden ömür çaldın budur bir tek zararım
Düşürdüğün durumdan çıkar sağlamıyorum
Ne ekmeğim ne aşım ne suyum ne havamsın
Ne tek duruşluk celse ne bitmeyen davamsın
Ne kerpiçten duvarım ne dökülen sıvamsın
Vurup da dizlerime her gün ağlamıyorum
Safiye Samyeli
Kör Cehalet
Koca tahta kapılı hanaydandı evimiz
Lastik yemeni giyer çardakta koştururduk
Fakirdik belki ama yürekteydi sevimiz
Ama ninemi bile sevinçten coştururduk
Yeşil minder üstünde ninem hep diz çökerdi
Çocukça aklımızla biz de soru sorardık
Sanki görüyor gibi camdan dışa bakardı
Lal olmuş dillerini belki de biz yorardık
Babam eve gelince gül açardı yüzünde
Oy yürek sızım gelmiş der bağrına basardı
Sanki nur saçılırdı o an kara gözünde
Okşardı saçlarını uzun süre susardı
Ne bir masamız vardı ne aynalı sinimiz
Tahta tabla üstünde yerdik ekmeği aşı
Karnımız doysa bile üşürdü bir yanımız
Yinede of demezdik eğmezdik karakaşı
Gün geceye kavuşup yanınca löküsümüz
Defter kalem getirir ders başına geçerdik
Kilimim üzerine serilmekti lüksümüz
Önümüze konulan kitaplara bakardık
Cahildi garip anam bilmezdi okumayı
Bizler ders çalışırken yanımızda beklerdi
Bir nakışı öğrenmiş bir halı dokumayı
Niye kız doğdum diye kadere suç yüklerdi
Kul Dünyaya gelmeden yazılıyor kaderi
Kız doğmak tercih değil kulun alın yazısı
Kör zihniyet yüzünden olmuyor bir ederi
Okumayan kızların bitmez yürek sızısı
Safiye Samyeli
Kaç Kurtar Kendini
Meleklere eş değer senin saf güzelliğin
Melek nedir diyerek sorma sakın küçük kız
Yaradan'a münhasır tendeki özelliğin
Beni bu sorularla yorma sakın küçük kız
Bu çayır çimenlerde artık çiçek açmıyor
Lale sümbül menekşe kokusunu saçmıyor
Papatyalar üstünde kelebekler uçmuyor
Olmayacak rüyalar görme sakın küçük kız
Ne uçurtma var bur da nede pamuklu şeker
Ne ip atlar çocuklar ne lastik toplar seker
Zannetme birileri seni oyuna çeker
Boşuna pembe düşler kurma sakın küçük kız
Çocukların gözünde her an ölüm korkusu
Hey yerde silah sesi her barut kokusu
İnsanlıktan eser yok bozuldu gen dokusu
Ayıbımızı yüze vurma sakın küçük kız
Daha sen küçüksün gerçeği göremezsin
Liderlerin işine akıl erdiremezsin
Bu küçücük yaşında toprağa giremezsin
Kaç hadi buralardan durma sakın küçük kız
Safiye Samyeli
Hayali Sükut
Hani dedemden kalan eski bir ev vardı ya
Kırılan camlarını senin için taktığım
Hani yatak odası az birazcık dardı ya
Yıkılan kapısına menteşeler çaktığım
Dün yine oradaydım dört yanını dolaştım
Köşe bucak her yeri örümcek ağı sarmış
Yokluğuna üzüldüm felek ile dalaştım
Sensiz bu dünya bana bir avuç kadar darmış
Ne hayaller kurmuştum ben bu evi boyarken
Beyaz gelinliğinle seni getirecektim
Sen sobanın üstünden çayımızı koyarken
Ben divanın üstünde sessiz oturacaktım
İnce belli bardakta birleşince elimiz
Önce çayı sen benim ağzıma tutacaktın
Şaşkınlıktan lal olup kitlenince dilimiz
Ben üfleyecektim de çayı sen yutacaktın
İpek geceliğinle yastığa baş koyunca
Dağılan saçlarına öylece bakacaktım
Hadi yat artık diyen o sesini duyunca
Daldığım o hülyadan irkilip çıkacaktım
Aşkımızın meyvası kızımız olacaktı
Adını ya Gülperi ya Efsun koyacaktık
Bu eski evin içi neşeyle dolacaktı
Ömrün hazan çağında huzura doyacaktık
Örümcekli camlardan bahçemizi seyrettim
Adını verdiğim o fidan meyvaya durmuş
Bilsen nasıl üzüldüm bilsen nasıl kahrettim
Seni böyle severken ayrılması ne zormuş
Dön desem şimdi sana bilirim ki dönmezsin
Aşkımızın üstünde örümcekler geziyor
Beklide ömür boyu adımı da anmazsın
Böyle kara kaderi hangi kalem yazıyor
Safiye Samyeli
Hurdayım Ben Bu Gece
Kırka böldüm uykuyu feryatlarla uyandım
Bildiğin gibi değil zordayım ben bu gece
Kanım dondu damarda elemlere boyandım
Bildiğin gibi değil kardayım ben bu gece
Sanki döşekte değil çakırdiken de yattım
Yorganımı fırlattım yastıklarımı attım
İblis ile cenk ettim kan ter içine battım
Bildiğin gibi değil kordayım ben bu gece
Sönmek nedir bilmiyor içerimde ki ateş
Zannetme bir kıvılcım cehennem narına eş
Kaburğamın altında yatan yürek değil taş
Bildiğin gibi değil hardayım ben bu gece
Riyâkarın yüzünden gönül kalem yıkıldı
Bin türlü yalan ile kalan ömrüm yakıldı
Şah damarım üstüne sanki kanca takıldı
Bildiğin gibi değil surdayım ben bu gece
Çürüttü dizlerimi pişmanlık ile ahım
İnletti yeri göğü dillenmeyen eyvahım
Beden yaşıyor ama çok dan öldü ervahım
Bildiğin gibi değil hurdayım ben bu gece
Safiye Samyeli
Dönmem Asla Sözümden
Desen ki imdat eyle hasretten soluyorum
Aşka dair bir kelam duyamazsın dilimden
Desen ki insafa gel ben sensiz ölüyorum
Ağzına bir damla su koyamazsın elimden
Aşkımızın gülünü yalan ile suladın
Boyun ile beraber balçık oldu toprağı
Vaz geçmedin huyundan birbirine uladın
Çürüttün dallarını kurtla doldu yaprağı
Hani bahar gelince goncaya duracaktı
Zemheri ayazınla tomurcuğu dondurdun
Hani her gören bize adını soracaktı
Adını koyamadan gazellere döndürdün
Yalancı baharlara aldandı gönül gülüm
Öğrendim artık insan nasıl candan geçermiş
Senin bu yaptığının bir tek adı var,zulüm
Sevenler sevdasına nasıl kefen biçermiş
Allahın hakkı üçtür doldurdun sen kotayı
İnanmam artık sana düştün benim gözümden
Çözdüm halatlarını çevir sağa rotayı
Mahşerde davacıyım dönmem asla sözümden
Safiye Samyeli
Mısralarda Sen Vardın
Gün kızıla boyanıp sessiz çekip giderken
Ellerim şakağımda yine seni düşündüm
Gülmeyen kaderime bin bir sitem ederken
Ruh bedenden ayrıldı sanki tenden taşındım
Baktıkça resimlere sızın çöktü usuma
Çektiğim ızdıraba şahit oldu geceler
Gökyüzünde bulutlar ortak oldu yasıma
Karlar ile kaplandı dağ başında yüceler
Ayın şavkı vurunca gümüş gibi parlıyor
Kılıç gibi buz tuttu dam başında saçaklar
Mil çektiğim gözlerim kiprigimi zorluyor
Uykularım namussuz firar etti kaçaklar
Baş koyduğum yastıklar diken olup batınca
Titreyen ellerimi tütün kokusu sardı
Çaresizlik sancısı yüreğimde tutunca
Sanki kainat bana makberim kadar dardı
Buhurdanlar misali taştıkça taştı içim
Sen dolu yüreğimde ne fırtınalar koptu
Saatlerce düşündüm neydi ki bilmem suçum
Geç gelen bu mutluluk neden geriye saptı
Hüznüme hüzün kattı taş plakta ki eser
En mahrem hücrelerde hüküm sürdü elemim
Dedim yürek sancımı ancak şiirler keser
Ak sayfalar üstünde raksa durdu kalemim
Mısrada hece hece yine sana seslendim
İblis ile cenk ettim gece boyu dövüştüm
Umut ektim yarına aşkın ile beslendim
Yokluğunda sevgili şiirlerle seviştim
Safiye Samyeli
Gelme Artık İstemem
Ne zaman ki ben coşkun nehir olup çağlasam
Kurduğun bentler ile önümü tıkıyorsun
Sevdamızın harında yüreğimi dağlasam
Sonu gelmez düşleri elinle yıkıyorsun
Bu nasıl bir sevgidir bu nasıl aşktır böyle
Sevenler sevdiğine zulüm mü eder söyle
Eller gibi bir mesut olamadık ya şöyle
Lal olmuş dillerinle içimi yakıyorsun
Buğulanan gözlerle maziye dalıyorum
Gönül tellerim ürkek korkuyla çalıyorum
İçimde sevdan varken hep yalnız kalıyorum
Sanki yabancı gibi uzaktan bakıyorsun
Yazık ki boşa geçti aylar boşu boşuna
Yenildim ben kaderin bitmez kara kışına
Beni böyle inletmek çok mu gitti hoşuna
Söyle hangi sözümü kulağa takıyorsun
Yollarına bakmaktan yoruldu şu gözlerim
Bilirim bahar gelmez nikahlıdır güzlerim
Gelme artık istemem söndü benim közlerim
Bitmeyen vaatlerle canımı sıkıyorsun
Safiye Samyeli
Şafağı Sökmeyen Kara Gecede
Şafağı sökmeyen kara gecede
Sabırdan dişlerim bilenir durur
Avuçlarım açık başım yücede
Mevla dan huzuru dilenir durur
Ben dertten kaçarım huzursa benden
Çok şey istemedim bilirsin senden
İnci gibi yaşım eksilmez yenden
Her gün kara gözüm sulanır durur
Düştüm kurtulamam aşkın elinden
Neler neler çektim senin elinden
Isırgan otundan beter dilinden
Nasiplenen gönlüm dalanır durur
Dilinle açarsın bağrımda yara
Sitemkâr sözlerin düşürür dara
Dayanmaz yüreğim ittiğin zora
Sevdanla başım bulanır durur
Bitmedi felekle bitmiyor cengim
Cihanı alem de olmadı dengim
Sarardı gül tenim soluyor rengim
Azrail peşimde dolanır durur
Safiye Samyeli
Ben Sensiz Yaşayamam
Gülmedi hiç yüzüme gülmez derken bu bahtım
Bekârlık sultanlıkmış böyle kalmakken ahtım
Girdin gönül evime talan oldu bak tahtım
Gönül otaklarımı kor alevsiz yakansın
Aşka tövbeli iken bedenimde beş duyum
İnanmam ben sevdaya değişmez derken huyum
Nasıl girdin kanıma nasıl oldun can suyum
En mahrem hücrelerde ılgıt ılgıt akansın
Sanki sen kibrit oldun ben ise harlı ocak
Dertlerimi savurdun elinle kucak kucak
Sevdan ile şenlendi içimde köşe bucak
Kurduğum tüm bentleri aşkın ile yıkansın
Leyla eyledin beni düştüm kızgın çöllere
Yanaklarım allandı döndüm gonca güllere
Acıyorum bak şimdi boşa geçen yıllara
Gönül saraylarıma ilk ve son kez çıkansın
Kaybolma hiç yanımdan başım göğsünde kalsın
Dokun zülfün teline onlarda murat alsın
İster Azrail gelsin ömrümden ömür çalsın
Aşkının kemendini yüreğime takansın
Safiye Samyeli
Vazgeçtim
Sanma yâdıma düşüp aklıma geleceksin
Sanma rüyama girip uykumu böleceksin
Sanma mahşere kadar helalim olacaksın
Kayıtlara geçmeyen sözümüzden vaz geçtim
Hicran cehenneminde yanan şu özlerime
Beklediğim perdeyi hak açtı gözlerime
Gelme artık istemem çığ düştü közlerime
İkinci bahar denen güzümüzden vaz geçtim
Sevenler ordusundan kalksa sevda treni
Uğramaz artık bana çoktan çektim freni
Yüreğinde dem vursun pişmanlığın sireni
Sarı saç mavi gözlü kızımızdan vaz geçtim
Sevildiğini gördün unutulmayı seyret
Deme ki nasıl olur inanmam buna hayret
Ben ispata hazırım bekle sen hele sabret
Vuslata gün biçmeyen yazımızdan vaz geçtim
Safiye Samyeli
Şaşkınım
Dünya denen bu handa geçip giderken zaman
Bozulmayan düzenin akışına şaşkınım
Yemyeşil ekinlerden azık olurken saman
Başaklardan buğdayın çıkışına şaşkınım
Gece ile gündüzün simetrik dönüşüne
Güneşin batışına ayın ilk doğuşuna.
Mevcudatı Yaratan elbet mahir işine;
Kuru dalda çiçeğin kokuşuna şaşkınım.
Gökten düşen damlası yer yüzüne vurarak
Yedi kat yer aldına sarmalayıp sararak
Uçsuz bucaksız çölde kızgın kumu yararak
Taş dibinden suların çıkışına şaşkınım
En usta ressamların fırçasından çıkmayan
Bir damla su görünce silinip de akmayan
Ömrü sona gelince kurtlanıp da kokmayan
Kelebeğin tülünde nakışına şaşkınım
Sayısız nimet ile doldurulan mendili
İpsiz sapsız semada yanıp duran kandili
Kalp gözleri körelmiş gören yok ki menzili
İnsan denen beşerin bakışına şaşkınım
Safiye Samyeli
Vefası Eksik Yarim
Seni senden çok sevdi belki haddini aştı
Aşka aşık gönlümü kırmaya mecbur muydun?
Say ki azgın Fırat'tı kükredi bentten taştı
Gerilip de önünde durmaya mecbur muydun?
Fırsat verseydin eğer koşar sana gelirdi
Yürekle secde eder seni kıble bilirdi
Ver deseydin canımı senin için ölürdü
Anlamsız soruları sormaya mecbur muydun?
Karardı bak sayende gönlüme inen perde
Akıl firari atık dolaşmıyor ki serde
Saray olsa durulmaz istenmediğin yerde
Gönül otaklarından sürmeye mecbur muydun?
Bir yudum sevgi için diler iken amanı
Ayları geçirdik de tamda vuslat zamanı
Çıkarıp da kınından o ihanet kamanı
Kor yangını sineme vurmaya mecbur muydun?
Yüreği sağır yârim bu acı nasıl diner
Yaktın ya yüreğimi sanma ki közüm söner
Etme bulma dünyası gün olur devran döner
Gönlüne darağacı kurmaya mecbur muydun?
Safiye Samyeli
Bir Fırsat Ver
Gül cemalin doğuyor günlerdir şu odama
Gözlerinin ferdinde aşka nurlanıyorum
Bir fırsat ver ne olur gel bu seven adama
Derdimi anlatmakta hayli zorlanıyorum
Gün kızıla boyanır geceye gelin gider
Bağrıma bağdaş kurar oturur zalim keder
Gel gönlümün eşi ol değişsin artık kader
Vefasızlar elinde her gün horlanıyorum
Yedi kat gurbet elde boşa geçti seneler
Yıllardır şu yakamı bırakmadı keneler
Ömür ambarlarımda tükenirken deneler
Düşündükçe geçmişi nasıl arlanıyorum
Duvarda ki resminin gözlerine bakarak
Buğusunda kaybolup acı tütün yakarak
Belki gelirsin diye kapılara çıkarak
Taş duvarlar içinde sana turlanıyorum
Kusurum varsa af et bu duygudan ırağım
Sevmedim sevilmedim aşk yolunda çırağım
Sevebilirim dersen kalkar kalpten kırağım
Muallâkta kalınca hayli darlanıyorum
İsterim ki gönlümden gönlüne sevgi vursun
Ebediyen yer etsin aşkım içinde dursun
Kudreti büyük Mevlam ikimize ev kursun
Hayal ettikçe bile nasıl harlanıyorum
Safiye Samyeli
Ayrılacağım Senden
Sen benim ilk aşkımdın nasıl sevmiştim seni
Oysa sen acımadın her gün öldürdün beni
Daha fazla uğrunda soldurmam artık teni
Karar verdim bu gece ayrılacağım senden
Eller görmesin diye ak koynunda sakladım
Arada bir çıkardım gizli gizli kokladım
Kaybederim diyerek ellerimle yokladım
Karar verdim bu gece ayrılacağım senden
Avuçlarıma alır parmağımla sıkardım
Dudaklarımla kavrar arzu ile yakardım
Sen kor alev olurdun ben şehvetle bakardım
Karar verdim bu gece ayrılacağım senden
Aldığım her nefeste ciğerde isin kaldı
Tıkadın damarları kalbimde izin kaldı
Hekim neşter vurmuyor döşümde sızın kaldı
Karar verdim bu gece ayrılacığım senden
Artık senin sevdandan istemem bir tek gram
Hiç vefasını görmedim yaşattığın hep dram
Elveda gençlik hatam elveda ey SİGARAM
Karar verdim bu gece ayrılacağım senden
Safiye Samyeli
Kolay mı Sanıyorsun
Sanma ki titremedi çöker iken dizlerim
Sanma alev almadı can evimde közlerim
Sanma ki yaş dökmedi uğrunda bu gözlerim
İnsanlığımdan çıktım son mektubu yazarken
Hasret yüklü gözlerle bakar iken resmine
Onlarca ağıt yaktım iki hece ismine
Ayrılık bizi buldu hasret kaldım cismine
Tatlı canımdan bıktım son mektubu yazarken
Ayrılmazdım inan ki ölene dek ben senden
Sen böyle korkak gibi kaçıp gitmesen benden
Nasıl silinir izin bilmem artık bu tenden
Hayalleri mi yıktım son mektubu yazarken
Kolay mı sanıyorsun iki yoldan bir seçmek
Kolay mı sanıyorsun meyler varken zehr içmek
Kolay mı sanıyorsun sever iken vaz geçmek
Sevdama kurşun sıktım son mektubu yazarken
Safiye Samyeli
Dostla Hasbihal
Uyan artık gafletten aç hadi gözlerini
Kör mü senin gözlerin bakışın bulanıyor
Vurdumduymaz tavrınla söndürme közlerini
Senin damarlarında Türk kanı dolanıyor S.S
Gaflet bu günün değil ta ezelden dostumuz
Onun için sürünür yerden kalkmaz postumuz
Umarım bu dörtlükte ben değilim kastınız
Türküm, doğruyum derken gözlerim sulanıyor. M.B
Sözümde bir kasıt yok darılmayın siz bana
Yurdumu bölüyorlar katlanılır mı buna
Ölmez miydin uğrunda sorsaydım şimdi sana
Vatanımın üstünde düşmanlar dolanıyor. S.S
Binlerce yıl tarihten silinmedi adımız
Kan ağlasa içimiz duyulmaz feryadımız
Zamanı geldiğinde Osmanlı tokadımız
Şimşek gibi çakacak, bir çoğu yalanıyor. M.B
Onlar yalana dursun tasda hazır yalları
Hangi yöne kaçsalar bize çıkar yolları
Elbette kırılacak kanatları kolları
Kınında ki kılıçlar imanla bileniyor. S.S
Kürşad kırk yiğidiyle Çin Sarayını aşmış
Hainlerse daima ya ayakmış ya başmış
Bu garabet bilmem ki bize nerden bulaşmış
Dertlerimiz bir değil üst üste ulanıyor. M.B
Dertler ulana dursun her şeyin sırası var
Hainler yaptığını zannetmesin büyük kâr
Mehmet'ciğim namerde dar eder cihanı dar
Atamı düşündükçe gözlerim çileniyor. S.S
Her şeyin bir zamanı belirli bir vahtı var
Milletin öç alacak belleğinde ahtı var
Zalimlerin elbette yıkılacak tahtı var
Soysuz her yerde soysuz durmadan ileniyor. M.B
Elbette gün gelecek yiğitler kapışacak
Osmanlının tokadı enseye yapışacak
Salınarak gezenler yerlerde apışacak
Bak gör namertler nasıl merhamet dileniyor. S.S
Biz asil bir milletiz tarihe şan vermişiz
Merhamet dileyene arzı aman vermişiz
Çanakkale geçilmez diye ferman vermişiz
Anaların koynunda Bozkurtlar beleniyor. M.B
Safiye Samyeli
Hesabım Mahşere Kalsın
Kusur etmedim bir gün sana karşı hitapta
Kalleşliğin yeri yok ne dinde ne kitapta
Bıraktın ya sen beni bu bitmeyen hicapta
Elbet bir gün hesabı sorulacaktır gülüm
Senin için yıktığım bentlerimin surumun
Ayağına serdiğim gururumun arımın
Senden yadiğar kalan bağrımdaki yaramın
Elbet bir gün hesabı sorulacaktır gülüm
Kirpiklerimden düşen her bir damla yaşımın
Gurur ile gezerken öne düşen başımın
Ağızımdan dökülen otuz iki dişimin
Elbet bir gün hesabı sorulacaktır gülüm
Söylediğin binlerce sonsuz yalanlarının
Dünyamı alt üst eden hain planlarının
Peşime düşürdüğün azgın yılanlarının
Elbet bir gün hesabı sorulacaktır gülüm
Huzur dergahlarımda kararan ışıkların
Gönül otaklarımda sararan başakların
Ana diye ardımdan ağlayan uşakların
Elbet bir gün hesabı sorulacaktır gülüm
Safiye Samyeli
Öğret Haydi
Doğmuyor umutlarım gecelerim isyanda
Umudu geleceğe katmayı öğret bana
Burası yolun sonu bitti dediğim anda
Dertleri beş paraya satmayı öğret bana
Gecenin bir yarısı kalem raksa duruyor
Yazdığı her mısrada bin bir soru soruyor
Cevapsız bu sualler her zerremi yoruyor
Huzur denen şarabı tatmayı öğret bana
Gölgem çok büyük ama bil ki ben çok küçüğüm
Dökülüyor her yanım harabeyim göçüğüm
Deli sayılmam lakin biraz aklı kaçığım
Hayaline sarılıp yatmayı öğret bana
Sanki diken serili hayat denen yolumda
Kapanmaz yaralarım depreşirler solumda
Tükendim artık inan takatim yok kolumda
Acıları umuda katmayı öğret bana
Diyorsun ki; düşünme her şerde bir hayır var
Biz hayırı beklerken yürekten eksilmez kar
Şu koskocaman cihan dar geliyor artık dar
Her şeyi bir kenara atmayı öğret bana
Safiye Samyeli