Muhteşem Ata Tohumu Projemiz Yarın Sizlerle
Nesilden nesile ulaşacak bu çalışmamızla yine ilklere imza atıyoruz...
✅Yarın Saat 10:00’da Belediye Meydanında ÜCRETSİZ olarak 70 Bin Fide dağıtıyoruz...
✅Karacaören Domatesi
✅Meşhur SANDIKLI Biberi
✅Güre Patlıcanı
Balkonlar Bahçeler yeşillenecek…
Mazi Gönlümde Yara
Yaprakları dökülmüş bir çınarım şimdi ben
Kırıldı dalım kolum koza büyütemedim
Yaşayan ölü oldum medet bekledim senden
Sevda denen bu yolda seni yürütemedim.
Her gece bu saatte albümü açıyorum
Resimlere baktıkca kendimden geçiyorum
Yaşım kemâle erdi nerdeyse göçüyorum
Yürekteki sevdanı inan uyutamadım.
Yıllarca mekan tuttum geçtiğin köşeleri
Sayende zengin ettim alkolcü gişeler
Sen gelmedin ya yârim dost bildim şişeleri
O kara gözlerini inan unutamadım.
Bu gece bir başkadır gökteki ayın şavkı
Tıpkı sana benziyor inan yok senden farkı
Senden yadigâr bana taş plakta ki şarkı
Dellendi garip gönlüm inan avutamadım.
Çalındı hüzzam faslı mazi gözümden geçti
Kadehlere gerek yok gönlüm gözden mey içti
Hasretin kılıç oldu canı tenimden biçti
İçimde ki korları inan soğutamadım.
Kıyamet mi kopardı gönlüme yâr olsaydın
Hayatımda bir gece kolarımda kalsaydın
Birkere of demezdim canı tenden alsaydın
Sana olan sevgimi inan kurutamadım.
Safiye Samyeli
Kara Kızın Ağıtı 6
Dolmamıştı demek ki garibanın çilesi
Aracı koydu Yusuf kara kızla barıştı
Yâr dediği adamın evine yok gelesi
Zindan oldu günleri gecelere karıştı.
Er dediği vefasız kıymetini bilmedi
Bir gün yüzüne bakıp gözyaşını silmedi
Bitmedi karakışı baharları gelmedi
Bu nasıl bir menzildi bu nasıl bir varıştı.
Gülerse dişlerini,ağlarsa yaşlarını
Göster bana Allah'ım eğdirme başlarını
Düşündü dört oğlunu indirdi kaşlarını
Her gece dua etti müezzinle yarıştı.
Çocuklar mızırdansa elinde hazır maşa
Evi ayrı olsa da kuma dert oldu başa
Azrail kesilmişti evde herkese hâşa
Aldı evde ne varsa insafsızca kırıştı.
Kuma değil sülüktü emiyordu kanını
Kıskançlık başa bela yakıyordu canını
Kördü sanki gözleri görmedi dört yanını
Düşmanına bakışı masumca bir duruştu.
Ses etmedi kara kız malda hiç gözü yoktu
Acından ölmezdi ya dalda elmalar çoktu
Açlık koymadı ama sahipsizlikten çöktü
Yana düştü kolları gül tenleri buruştu.
Zannetti ki açlıktan tükeniyor dermanı
Vefasızlar görüşmüş verilmişti fermanı
Zehir karışmış aşa derilmişti harmanı
Düşmanlığın böylesi can evinden vuruştu.
Doymadan dört kuzuya dünyadan göçüp gitti
Arkasından ikizi günlerce feryat etti.
Ne gözünde yaş dindi ne dilde ağıt bitti
Bu nasıl bir insanlık nasıl tuzak kuruştu...
Safiye Samyeli
Kara Kızın Ağıtı 5
Köyün bütün gençleri vurgundu kendisine
Yüz vermedi arayı açtı gitti kara kız.
Sarı Yusuf'u o yıl eş seçti kendisine
Umutları yürekte kaçtı gitti kara kız
Üç günlük düğününde hiç susmadı zurnalar
Sevince ortak oldu gökte uçan turnalar
Çağıl çağıl çağladı hizmet için kurnalar
Mutluluktan bir yudum içti gitti kara kız
Hem kördü, hem de dilsiz, kulağı da sağırdı.
Eli şevikti ama yükü biraz ağırdı.
Yâr dediği Yusuf'a dörtte oğlan doğurdu
Gururdan kanat taktı uçtu gitti kara kız.
Şahidiydi yükünün avucunda nasırı
Üç beş naylon kabı var birde yarım hasırı
Kumarbazdı Yusuf'u buda onun kusuru
Hüzünleri içinde biçti gitti kara kız
Bir gecede kaybetti inek koyun ne varsa
Ne bir cizim toprak var nede yurtluk bir arsa.
Her şeyi unuturdu Yusuf'unu bir sarsa
Derinden bir ah çekti geçti gitti kara kız
Acımadı Yusuf'u gözden düşen yaşına.
Dertler yetmezmiş gibi kuma sardı başına.
Kara kız ölmeliydi zehir girip aşına
Doğruyu eğrilerden seçti gitti kara kız.
Can tatlıydı Yusuf'tan bu yerden gitmek gerek
Aldı dört kuzusunu dağlara kaçtı direk
Antalya dan Burdur'a yürüdü yalın ayak
Yâr dediği iblisten kaçtı gitti kara kız
Kesti toprak kerpici bir ufacık ev yaptı
Kuzuları derdine derman olan tek haptı
İtmedi hiç birini dördünü birden kaptı
Dertlerini ardına saçtı gitti kara kız.
Safiye Samyeli
Kara Kızın Ağıtı 4
Ayşe gelin bağrına basınca ikizleri
Kaynana öfkelenir nefret kusar kem bakar
Bu nasıl bir gelindir hiç duymamış sözleri
Aklı başından gider kapıyı çarpar çıkar.
Her yıl doğurur Ayşe'm lâkin bir oğlu olmaz
Sürmeli gözlerinden durmaz kanlı yaş akar
Çok mu günahkârım; der bu çilem neden dolmaz
Küllenmeyen bu ateş artık içimi yakar.
Tam sekiz kızı vardır hepsi de ikiz eşi
Karışmasınlar diye onlara lâkap takar
Kimisi ev süpürür kimisi yapar aşı
Arada itişirler Ayşe'm kulağı tıkar.
En küçükler fettandır ne laf anlar ne de söz
Gün olur garip Ayşe'm tatlı canından bıkar
Birisine ak kız der diğerine KARA KIZ
Örer sırma saçları ucuna lastik takar.
Yokluk olsa da evde karınları hep toktur
Kara kız fistan ister Ayşe'm dişini sıkar
Sabır der akşam sabah başka çaresi yoktur.
Kırk yamalı eskiden kızlara fistan diker.
Ali çalışır gelir dağda kırda bayırda
Heybesinde ne varsa getirir eve döker
Şerde Allahtan gelir beklenilen hayırda
Nasip bu kadar diye kadere boyun büker.
Safiye Samyeli
Kara Kızın Ağıtı 3
Harmanlar derilmeden Ayşe gelin doğurur
Minicik ikizleri alır bağrına basar.
Meme verir onlara gece gündüz doyurur
Kaynananın zulmüne sabır deyip hep susar.
Oğlan doğursa Ayşe hazır damda danası
Aralarında her gün deli poyrazlar eser
Kızların oldu diye kem baksa da anası
Ali kızları için bir kınalı koç keser.
İkizler büyür her gün biraz daha boy atar
Kaynana oğlan ister halâ geline küser
Gelin bir söz söylese sanki nasıra batar
Tutmaz artık dilini içindekini kusar.
Bir oğlan veremedin fidan boylu Ali'me
Duyduğu bu sözlere Ayşe gelin çok şaşar
Saçlarını yolarım geçirirsem elime
Ya oğlan doğurursun Ya erin seni boşar.
Boşar mıydı Ali'si çok sevdiği eşini
Gözleri pınar olur yataklarından taşar
Kulların ne haddine Allah bilir işini
Öyle feryat eder ki ahı dağları aşar.
Dua eder her gece duy sesimi Allah'ım
Elinde bez parçası türbe yolunda koşar
Oğlum olsun Yarabbi benim de var tamahtım
Dualar kabul görür yaralı gönlü coşar.
Safiye Samyeli
Kara Kızın Ağıtı 2
Bu köyde doğmuş gençler ikisi de buralı.
Bir araya getirmiş kader denilen yazı.
Uykular haram olmuş sürmeliyi göreli.
Ali sevmiş Ayşe'yi içine düşmüş sızı.
Destan olmuş aşkları düşmüş köylü diline
Kaynana merak etmiş sürmeli kara kızı
Ali anlatmış her gün gelecek bu gelini
Dilleri yorulunca duvardan almış sazı.
Teller ile buluşmuş elinde ki mızrabı
Ayşe kız oluyormuş ağzından çıkan sözü.
Günler su gibi akmış dinmemiş ızdırabı.
Ana dünür gidince yaş ile dolmuş gözü.
Düğün dernek kurulmuş kınalı koç kesilmiş
Koşuşturmuş tüm köylü titreyerek dizleri
Vuslat gençlerin olmuş yâr sineye basılmış
Azrail den başkası ayırmasın sizleri.
İkrar etmiş iki genç söz vermişler birlikte
Kar yağsa üstümüze söndürmeyelim közü
Saygı, sevgi temeldir bir evdeki dirlikte.
Arada tartışsak da indirmiyelim yüzü.
Aradan yıllar geçmiş gelin olmamış gebe
Üzüyormuş Ayşe'yi alnında ki bu yazı
Yalvarmış Yaradan'a kucağım dolsun bebe
Ayırmam ben diyormuş ne oğlanı ne kızı.
Kabul görmüş duası on üç yılın ardından
Er'ine diyememiş içinde tutmuş gizi
Ali almış çuvalı karısının sırtından
Yalnız değilsin Ayşe'm birlik bekleriz güzü.
Safiye Samyeli
Kara Kızın Ağıtı 1
Küçük bir köy kurulmuş dağın yamaçlarında
Fakir ama insanlar mutlu mesut yaşarmış
Rızık tek dertleriymiş yaşam amaçlarında
Çocuk ekmek deyince uykuları kaçarmış.
Kimisi çam dikermiş yövmiye ile dağda
Dere tepe düz gider enginleri aşarmış
Kimi üzüm kesermiş güneş altında bağda
Türkü yakarmış yâre sevincinden coşarmış.
Sevda denilen ateş düştü mü gül sineye
Gördüğü her çeşmede yâr peşinden koşarmış
Vuslat umut edermiş harman sonu seneye
Yüreği ırmak olur yatağından taşarmış
Dünürcü gönderirmiş kaşı sürmeli yâre
Kurulur düğün dernek nikâhını basarmış
Erkek olmazsa bebek yandı gelin ne çare
Meclis karar alırmış er kadını boşarmış.
Safiye Samyeli
Gariban Leyla
Bekleme o sahilde şafak sökene kadar
Bu limandan koptum ben geri dönmeyeceğim.
Sürüklese fırtına yol vermese de radar
Kaybolsa küreklerim yine durmayacağım.
Belki sonum olacak bilinmeyen bu yollar
Belki de öldürecek keder yüklü bu yıllar
Öbek öbek açsa da sevda bağımda güller
Bir dal olsun gülümden sana vermeyeceğim.
Yüreğim elinde deydi başımsa dizlerinde
Aşka umut doğmuştu yalancı sözlerinde
Mor menekşeler açsa kışında güzlerinde
On elim olsa bile gelip dermeyeceğim.
Ne gülünü isterim ne de taze goncanı
Sırtımdan sapladın ya o ihanetlik kancanı
Ömür boyu çeksem de bu dinmeyen sancını
Aman deyip gururu yere sermeyeceğim.
Desen ki kırk odalı konak yaptırdım sana
Hiç birinde gözüm yok huzur vermezler bana
Dermansız derde düşsem merhem olsan bu cana
Senin gönül kapını açıp girmeyeceğim.
Ne ben bir Diçle oldum ne de sen azgın Fırat.
Postacı çekti gitti gelmez artık o fırsat.
Çıkart yırt o resmimi derne topla çöpe at.
Kalp gözlerimle bakıp seni görmeyeceğim.
Gezmedim ki damarda kana karıştırmadın.
Garibandı bu Leyla kola yakıştırmadın.
Şimdi bana desen ki beni yanlış anladın.
Yalan sözlere kanıp sana dönmeyeceğim.
Safiye Samyeli
Uyan Mehmetim Uyan
Daha dün doğurmuştum ufacıktı elleri
İlk sözü; anne, oldu bal gibiydi dilleri
Onun ile dermiştim gönlümde ki gülleri
Nöbet sırası geldi sal diyordun sen bana.
Köyden gelen halası eline kına yaktı.
Gururlandı teyzesi omzuna poçu taktı
O benim iftarımdı gözüm ibretle baktı
Anadan asker olmaz kal diyordun sen bana.
Binlerce dua ettim yol boyunca gelirken
Canımdan can kopardım onu sana verirken
Gözlerime kan çöktü kışlanızdan dönerken
Eline bir def alda çal diyordun sen bana.
Gururlan sana kadın; her yiğit bura gelmez
Peygamber ocağı bu bur da gam keder kalmaz
Ferah tut sen içini oğluna bir şey olmaz
Senin oğlun ağaçta dal diyordun sen bana
Evladın emanetim gözüm gibi bakarım
Kılına zarar gelse şu Dünyayı yıkarım
Kem göz ile bakana yüz bin kurşun sıkarım
O benim de bir oğlum bil diyordun sen bana.
Üzülme; anam derken yanağı al pembeydi.
Ellerimi öperken efkârı son demdeydi
Son bûsemi koyarken yüreğime gam değdi
Ağlama hadi artık gül diyordun sen bana.
Veda vakti gelince kenetlendik göz göze
Gözler ile konuştuk gerek kalmadı söze
İkrar ettik bir daha kavuşmak için güze
Özler isen arada gel diyordun sen bana.
Safiye Samyeli
Gönül Kandili
Bir özrüm mü var idi vücudum yapısın da.
Ucubeymişim gibi bakıp da gitmedin mi?
Fakir bir hizmetçiydim zengin kul kapısında
Küçük görüp de beni kaçıp da gitmedin mi?
Çok şükür görmüştüm ben dünyalık denen malı
Ne köşkleri isterdim ne de ipekli halı
Aramıza gerip de bir kucak karaçalı
Hayâlim den düşümden çıkıp da gitmedin mi?
Elime alamadan ipekli mendilimi
Bir nefeste söndürdün yürekte kandilimi
Firaklara bağlayıp yolumu menzilimi
İçimde ki bu köşkü yıkıp da gitmedin mi?
Senin için gözümden dökülürken yaşlarım.
Tat vermeyip zehire karışırken aşlarım.
Başımda dolanırken bitmez kara kışlarım.
Son kurşunu sırtımdan sıkıp da gitmedin mi?
Coşkun nehir olup da senden yana çağlarken
Vuslat bizim deyip de yaz'a umut bağlarken
Hasretinden bunalıp sessiz sessiz ağlarken
Şubat yağmurlarıyla akıp da gitmedin mi?
Ben açtığın yarayı sarmaya çalışırken.
Seni sensiz yaşayıp hasrete alışırken
Her gün bin kere ölüp meftaya karışırken
Sarı gülü koluna takıp da gitmedin mi?
Ağlamıyorum artık her gece için için.
Sormuyorum kendime nedendir, niye ,niçin
Şimdi bir yabancısın bil ki sen benim için
Söylesene aşkıma ihanet etmedin mi?
Safiye Samyeli
Kaç Yıl Geçti Aradan
Zannetme ki unuttum yaşattığın o günü
Bu gün senin öldüğün, benim doğduğum gündür.
Öyle huzurluyum ki aramadım hiç dünü
Bu gün senin öldüğün, benim doğduğum gündür.
Bir gün sormuştum sana gece güneş doğar mı ?
Yedi kat gök yarılsa kırmızı kar yağar m ?ı
Evet; deyip kandırmak insanlığa sığar mı ?
Bu gün senin öldüğün, benim doğduğum gündür.
Kara kazan gibiydin fokur fokur kaynadın
Yazdığın senaryoda hep başrolde oynadın.
Kendin kurdun kapanı cehennemi boyladın
Bu gün senin öldüğün, benim doğduğum gündür.
Hafızamda kayıtlı izlettiğin son filim
Nefretim büyük ama bedduasızdır dilim.
Ruhuna Fatiha'ya arşa açılmaz elim
Bu gün senin öldüğün, benim doğduğum gündür.
Balçık gölünde yüzdün, yalan ile boğuldun.
Ufak tefeğim amma dilim ile dövüldün.
Kıraç gönül yurdumdan işte o gün kovuldun.
Bu gün senin öldüğün, benim doğduğum gündür.
On üç temmuz denilen tarihten nefret ettim.
Kefenin yoktu ama seni o gün defnettim.
Ne kırk Yasin okuttum, ne de hayrını ettim
Bu gün senin öldüğün, benim doğduğum gündür.
Safiye Samyeli
Çakıldaklı Güssün
Gün doğdu bak üstüne halâ mı yatıyosun
Senden garı mı olu hey çakıldaklı güssün.
Utanmanda yok senin mal gibi bakıyosun
Senden garı mı olu hey çakıldaklı güssün.
Alma dedim oğluma şu gevurun kızını
Seviyormuş mendebur dinlemedi sözümü
Düşemedim geline nasıl dövmem dizimi
Senden garı mı olu hey çakıldaklı güssün.
Büyü mü ettin bilmem yavum bizi görmedi.
İlle de güssün dedi başka bir ad vermedi
Seni aldı alalı odama hiç girmedi
Senden garı mı olu hey çakıldaklı güssün.
Cins inekler gibisin ard ardına doğurdun
İlle de oğlan diye avaz avaz bağırdın.
Ahmet'i doğurdun ya yedi köye duyurdun
Senden garı mı olu hey çakıldaklı güssün.
Damda seni bekliyo sağılcak üç yüz koyun
Güyümlerin tamtakır içinde yoktur suyun
Hamur da yoğrulmamış nahaa devrilsin boyun
Senden garı mı olu hey çakıldaklı güssün
İki kelam laf desem adım kaynana olur
Doldurursun oğlanı tarlada beni bulur
Ana oğul işleri söyle sana mı kalır
Senden garı mı olu hey çakıldaklı güssün
Safiye Samyeli
Söz Bende
Sus artık sus konuşma yorma diyorum beni
Bir adım atıp geri dönmeyeceksin gönlüm
Ne zaman kulak verdi dinledi ki o seni
Unutacaksın onu anmayacaksın gönlüm
Dinlemedin sözümü yıktın geçtin bendini
Zannettin ki buldun sevdada ki dengini
Böyle sevda aşk olmaz topla hadi kendini
Unutacaksın onu anmayacaksın gönlüm
Ne istedin ki ondan tatlı bir sözden başka
Demedim mi ben sana inanma aşka meşke
Uğraşma artık boşa deme ki aman keşke
Unutacaksın onu anmayacaksın gönlüm
Takamadı koluna meclise çıkamadı
Dost bildiği kulların yüzüne bakamadı
Yıkarım ben dediği surları yıkamadı
Unutacaksın onu anmayacaksın gönlüm
Hani çok seviyordu yıllardır peşindeydi
Hani hayalin her gün gördüğü düşündeydi
Hani sensiz donardı zemheri kışındaydı
Unutacaksın onu anmayacaksın gönlüm
Şiirleri toplayıp o resmi yakacaksın
Alev onu sararken geriden bakacaksın
Ne fazla düşünecek ne kafa takacaksın
Unutacaksın onu anmayacaksın gönlüm
Boşuna tasalanma ben sararım yaranı
Göstermem kimselere anlında ki karanı
Hakimiyet bendedir kaybettin sen sıranı
Unutacaksın onu anmayacaksın gönlüm
Tek bir hamlede yere yıkarım inan seni
Tırnaklarımla kazır sökerim inan seni
Üstüne kezzap döker yakarım inan seni
Unutacaksın onu anmayacaksın gönlüm
Safiye Samyeli
Büyüklük Siz de Kalsın
Zannetmeyin sizlerin derdini biliyoruz
Bizler bakar körleriz görmüyoruz sizleri
Mazeret değil elbet sizden af diliyoruz
Beyaz bastonlu canlar bağışlayın bizleri
Düşünmeyiz bir kere yürüdüğünüz yolu
Bizler çukur kazarız siz kırarsınız kolu
Yaptığımız tek iştir ağlatmak sulu sulu
Beyaz bastonlu canlar bağışlayın bizleri
Seçim günü gelince kapınıza geliriz
Elde ütülü mendil yalandan yaş sileriz
Oylar ceptedir artık bunu iyi biliriz
Beyaz bastonlu canlar bağışlayın bizleri
Bol keseden atarız kürsülerde gaz gelir
Ceylan derisi koltuk aklımız tez alır
Verdiğimiz vaatler sözler havada kalır
Beyaz bastonlu canlar bağışlayın bizleri
Ne sizleri düşünür ne bir ışık yakarız
Ne feryatları duyar ne arkaya bakarız
Senede bir gün böyle karşınıza çıkarız
Beyaz bastonlu canlar bağışlayın bizleri
Sizin dünyanız berrak kirleten hep bizleriz
Yüreğinizi yakan hiç sönmeyen közleriz
Sizler küle dönerken uzaktan hep izleriz
Beyaz bastonlu canlar bağışlayın bizleri
Vicdan hesabı yapıp koyamazsak kefeye
Ahrette taşlar yağar bizde ki bu kafaya
Siz helallik vermeden eremeyiz sefaya
Beyaz bastonlu canlar bağışlayın bizleri
Safiye Samyeli
Seyri Alem
Şiir peşine düştüm girdim dönülmez yola
Şairlik aşkı ile çıkıp gelenler gördüm
Tanıyıp tanımadan selam verip her kula
Sahte tebessüm ile bakıp gülenler gördüm
Şiir şölenimiz var deyip ilan basılmış
İlçenin dört yanına boy boy afiş asılmış
Girip göreyim dedim bakalım ki nasılmış
Doymayan karın için çörek bölenler gördüm
Salon sahne mükemmel benziyor bir saraya
Şiir seven yürekler toplanmışlar buraya
Bağlamayla ozanlar girmeseler araya
Tüy yastıksız yorgansız düşe dalanlar gördüm
Okunsa da kırk şiir kayda değeni üçtü
Salonun boşalması vakitsiz gelen göçtü
Olup biten her şeye akıl erdirmek güçtü
Yüzleri mosmor olup birden solanlar gördüm
Meydanı boş görünce bir anda moral bozan
Köşeye sıkışınca su üstüne laf yazan
Yalnız koydunuz diye cana canlara kızan
Şarap rengi saçları tel tel yolanlar gördüm
Ben âlimim diyerek cahili hakir gören
Olur olmaz sözlerle garip kulları yeren
Söylediği söz ile çömeze ilham veren
Diploması elinde yolda kalanlar gördüm
Mütevazi ol biraz görenler adam sansın
Paylaş âlimliğini kullar duayla ansın
Düşman değilim ona istemem içi yansın
Ardında iki başlı koca yılanlar gördüm
Beşeri olan insan bazen yoldan saparmış
Şöhret delisi olur olmaz işler yaparmış
Akıllı olan insan bundan bir pay kaparmış
Kör cahillerden bile şair olanlar gördüm
Diploması elinde yolda kalanlar gördüm
Safiye Samyeli
Hasretin Cana Yetti
Çiğ düşer gönlüme her gün seherde
Gönlümün kirmanı özledim seni
Seni arar gözüm baktığı yerde
Sevdamın kervanı özledim seni
Sen sevda kervanı bende çölüyüm
Hazanda açan bir hasret gülüyüm
Zannetme yaşarım sensiz ölüyüm
Dizimin dermanı özledim seni
Baktırma yollara fazla bekletme
Bu naçiz bedene elem yükletme
Yorgundur yüreğim sakın tekletme
Ömrümün harmanı özledim seni
Kim ne derse desin kafaya takma
Çevirme başını arkana bakma
Firak kurşunuyla içimi yakma
Gönlümün yâranı özledim seni
Tut elimden yele karşı duralım
Kanayan yarayı birlik saralım
Feleğin belini aşkla kıralım
Aşkımın fermanı özledim seni.
Safiye Samyeli
Haydi Şimdi Gül Biraz
Yâre ulaşmış sesim feryada cevap geldi
Sitemli sözlerini o dilinden sil diyor
Haberini getiren güneyden esen yeldi
Yalnız sevgi haykırsın ağzında dil diyor
Sitem etme ne olur beni bende bitirme
Sahip çık sevdamıza yaban elde yitirme
Unut gitsin maziyi hiç hatıra getirme
Kaldır artık başını biraz olsun gül diyor
Sevgimden şüphe etme düşünme bile gülüm
Ayrı geçen her günüm inan çekilmez zulüm
Sensiz yaşamaktansa bayramım olur ölüm
Aldığım nefeslerin her birisi yıl diyor
Seni böyle severken nasıl çeker giderim
Verdiğim onca sözü nasıl inkâr ederim
Sen orada ben burda can yakıyor kederim
Kaburgamın altında yatan sanki çöl diyor
Bilirsin unutkanım hatalarım çok olur
Hoşgörüyle bakarsan karalarım ak olur
İki gönül severse samanlık seyran olur
Şafak vakti yollara düşte hadi gel diyor
Şehri aruz gece de alacağım koynuma
Açıp iki kolumu saracağım boynuna
Akdimizden cayarsam günahların boynuma
İki cihan eşimsin bunu böyle bil diyor
Safiye Samyeli
Anadolumun Gülü
Elinde bakır bakraç dağda kırda bayırda
Ceylan gibi sekerler bizim köyün kızları
Boncuk boncuk ter döküp ovada ki çayırda
Sarı tohum ekerler bizim köyün kızları
Beş metreden giyerler kadifeden şalvarı
Omuzlarından sarkar el örgüsü şalları
Yazmalara renk veren allı morlu pulları
İğne ile dikerler bizim köyün kızları
Haram diye eline almaz iken mezeyi
Sırtlarında taşırlar ateş için tezeği
Taş fırınlar içinde ekmek için bezeyi
Besmeleyle dökerler bizim köyün kızları
Alışkındır her biri eleme ve kedere
Hoşgörüyle bakarlar pay vermezler hedere
Ne ataya asidir ne yaşanan kadere
Yazıya boyun bükerler bizim köyün kızları
Kimisi çok çalışkan yüksek okulda okur
Kimisi marifetli ipekten halı dokur
Her birisi asildir oldukca da çok vakur
Elde esbap yıkarlar bizim köyün kızları
Görenler maşallah der dönüp bir daha bakar
Saygıdan köprü kurar gönül köşküne çıkar
Ne sevmekten usanır ne sevilmekten bıkar
Yürekler yakarlar bizim köyün kızları
Safiye Samyeli
Rahmet Bulutları
Sakın çekip gitmeyin sıradağlar ardına
Durun beni bekleyin rahmet yüklü bulutlar
Yük olmadım olamam hiç kimsenin sırtına
Durun beni bekleyin rahmet yüklü bulutlar
Ne kadar hızlı koşsam yetişemem ki size
Ya soluğum kabarır ya sızı çöker dize
Anlayın şu halimden gerek var mıdır söze
Sarın beni saklayın rahmet yüklü bulutlar
Haz almıyorum artık tat vermiyor ki hayat
Ömrümce ödesem de bitmeyecek bu diyet
Fikrimden caydırmaya boşa etmeyin niyet
Katarımı yükleyin rahmet yüklü bulutlar
Tutun şu saçlarımdan alın beni götürün
İstemem buralara tekrar geri getirin
Çektiğim ızdırabı bir an önce bitirin
İsterseniz haklayın rahmet yüklü bulutlar
Hangi yönüme koşsam işim gider kesada
Kime bir selam versem yolum düşer fesada
Başaklarım sararmış hazırım ben hasada
Şu cismimi paklayın rahmet yüklü bulutlar
Safiye Samyeli
Çöpçatan Martı
Adım adım dolaştım kumsalda gece boyu
Kara bulutlar çöktü ara sıra tekledim
Ne ekmeği istedim nede bir damla suyu
Bir birinin üstüne acı tütün ekledim.
Tırmaladı beynimi minik martının sesi
Her kanat çırpışında sanki vardı bir yası
Sordum kendi kendime ;şimdi bu neyin nesi
Peşine düşmek için şafakları bekledim
Ardı sıra dolaştım uzak yakın demeden
Ne çiyanlardan korktum ne dolaşan kemeden
Zaten farkım mı vardı başı ağır semeden
Bu perişan halimi kuştan bile sakladım
Varmış demek bildiği sana getirdi beni
Gördüğüm bu manzara yıktı bitirdi beni
Geçmiş de ki mazime aldı götürdü beni
Acımın üzerine bin bir acı yükledim
Sormuyorum hiç bir şey seni bura kim attı
Nerede küreklerin hangi limanda battı
Asırlık hizmetinin kimler üstüne yattı
Akıbetini bil ki kalp gözümle yokladım
Bir vefasız yüzünden sukut etti dil sandal
Bende farklı değilim senden bunu bil sandal
Kader arkadaşıyız bundan böyle gel sandal
Acı veren her şeyi sabır ile pakladım
Safiye Samyeli